Guncelleme : 31.01.2017 20:16:01
 
 
 
 
Ana Sayfa Dergi Hakkında Yayın İlkeleri iletişim
 
 
Arama
Aramak için:
Site icinde Ara
Internette Ara


Site Icerigi
Makale
Çeviri
Belge
Karar Çevirisi
Kitap İncelemesi
Uluslararasi Sözlesmeler
Mahkeme Kararı
Kanun Tasarısı
Anayasa Mahkemesine İptal Başvurusu
Mevzuat
Yönetmelik Taslağı
Yönetmelik Değişikliği
E-Kitap

E-Akademi de"Makale" kategorisinde
55 sayfada Toplam 272 yazi bulundu.

Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles
  AVRUPA BİRLİĞİ YÖNERGELERİNİN ÖNETKİSİ

Birlik hukukunun üye devletlerin ulusal hukuku üzerinde ortaya çıkarabileceği etkiler, günümüzde Avrupa Birliği hukukunun en çok tartışılan konularından birini oluşturmaktadır. Bu konu, yönergeler bakımından özel bir öneme sahiptir. Zira hukuki etkilerini doğurabilmeleri bakımından iki aşamalı bir süreç öngörülen yönergeler, üye devletlerce ulusal hukuka çoğu kez zamanında ve eksiksiz olarak aktarılmamaktadır. Avrupa Birliği Adalet Divanı geliştirdiği içtihatlarla, ulusal hukuka eksik veya hiç aktarılmayan yönergelerin söz konusu olduğu hallerde belli şartların karşılanması durumunda yönergelerin doğrudan etkili olabileceğine, ulusal hukukun yönergeye uygun yorumlanacağına veya tazminat talep edilebileceğine hükmetmiştir. Yönergelerin doğrudan etkisi, bu konulardan en çok tartışılmış ve Adalet Divanı’nın kararlarında en sık ele alınmış olanıdır. Yönerge hükümlerine uygun yorum ve tazminat talebi konularının da aynı şekilde doktrinde çokça işlendiği ve Adalet Divanı’nın birçok kararına girdiği gözlemlenmektedir. Yönergelerin doğrudan etkililiği, ulusal hukukun yönergelere uygun yorumlanması ve devletin tazminat sorumluluğu, bu bağlamda yönergelerin ulusal hukuka hatalı veya hiç aktarılmamasının doğuracağı yaptırım niteliğindeki hukuki neticelerdir. Çalışmamızın başlığını oluşturan Avrupa Birliği yönergelerin önetkisi ise, bu üç konuyla yakın bir ilişki içinde bulunmasına rağmen esasen farklı bir kategoriyi oluşturmaktadır. Zira yönergelerin önetkisi, ulusal mevzuata eksik yansıtılma veya hiç yansıtılmamanın doğurduğu bir hukuki sonuç veya yaptırım değildir. Başka bir ifadeyle yönergelerin önetkisi, üye devletlerin yönergeleri ulusal hukuka aktarma yükümlülüğünden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Dikkat çeken diğer bir nokta, Avrupa Birliği hukukunun doktrinde nispeten az işlenen konularından olan yönergelerin önetkisinin Adalet Divanı’nın kararlarında da pek sık ele alınmadığıdır. Yönergelerin önetkisi konusunda ayrıntılı açıklamalara geçmeden önce, yönergeler hakkında genel bilgiler vererek Avrupa Birliği’nin bu tasarruflarının temel niteliklerini ortaya koymak yararlı olacaktır.

Yazan : Doç. Dr. Ahmet M. Güneş
Bu yazı dergimizin 136. sayisinda (HAZİRAN 2014) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 1973 kez okunmustur.

  FİKRÎ HAKLARIN TARİHÎ GELİŞİMİ

Eser sahipliği ile ilgili tartışmalar Antik Yunan ve Roma İmparatorluğu’na kadar uzanmaktadır. Bununla birlikte, eser sahiplerinin eserlerinin yayılması ve çoğaltılması hususunda hak sahibi oldukları düşüncesi antik çağlarda yerleşmemiştir. 15. yüzyılda matbaanın icadı, fikrî hakların gelişimini önemli ölçüde etkilemiştir. Zira matbaa birden çok kopyanın hızlı ve nispeten daha az bir maliyetle çoğaltılmasına imkân vermiştir. Hükümdar tarafından verilen imtiyazlar 15. yüzyılın sonundan 18. yüzyılın başına kadar olan döneme damgasını vurmuştur. İlk imtiyazlar, yazarlara değil, matbaacılara tanınmıştır.. Ancak doğrudan yazarlara imtiyaz tanındığı da görülmektedir. Bu kapsamda ilk yazar imtiyazı, 1486 yılında Sabellicus’a tanınmıştır. 18. yüzyılda fikrî hakların gelişimine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Bu anlamda, eser sahibine haklar tanıyan ilk kanun 1709 tarihli İngiliz Kanunu’dur. Bunu, devrim fikrinden etkilen Fransa ve fikrî haklar alanında millî düzenlemeler yapan diğer Avrupa ülkeleri takip etmiştir. 19. yüzyılın başlarında, teknolojik gelişmeler sebebiyle, fikrî haklar alanında sınır ötesi bir korumanın gerekli olduğu anlaşılmıştır. Bunu gerçekleştirmek üzere, eser sahiplerine karşılıklı olarak koruma sağlamak amacıyla ülkeler arasında pek çok ikili anlaşma akdedilmiştir. 19. yüzyılın ortalarında, teknolojik gelişmelere paralel olarak fikrî hakka konu ürünlerin sınır ötesi yayılımındaki artış, eser sahiplerinin ve eserlerin milletlerarası korunmasında işbirliğine olan ihtiyacı tetiklemiştir. Bu sebeple, fikrî haklar alanında günümüze kadar pek çok uluslararası ve bölgesel sözleşme imzalanmıştır.

Yazan : Gökçen TÜRKER
Bu yazı dergimizin 135. sayisinda (OCAK 2014) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 1608 kez okunmustur.

  Eser Sözleşmesinde Eserin Tamamlanma Oranı ve Bu Oranın Bazı Etkileri

Eser sözleşmesiyle yüklenici bir sonuç meydana getirmeyi borçlanır (TBK.m.470-OR.Art.363). Bu sonuç genellikle maddi varlık taşıyan cinsten bir nesne ya da nesneye ilişkin olur (TBK.m.472-OR.Art.365’deki malzeme ifadesi buna işaret eder). Örneğin, bir bina inşaası ya da binanın boyanması veya makinenin onarılması böyledir. Fakat yüklenici bazen de fikri (düşünsel) düzeyde bir sonucu meydana getirmeyi borçlanabilir (TBK.m.470-OR.Art.363’ün eser ifadesini kullanması bundandır, oysa eBK.m.355 bir “şey”in imalından söz etmişti). Örneğin, bilgisayar programının hazırlanması ya da bir reklam filminin çekilmesi böyledir. Ancak her halükarda işsahibinin sözleşmeyle umduğu yarar yüklenicinin (çalışmayla) meydana getireceği sonuçta yoğunlaşmış ve birikmiş vaziyettedir.

Yazan : Doç. Dr. Faruk ACAR
Bu yazı dergimizin 134. sayisinda (ARALIK 2013) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 2313 kez okunmustur.

  VEKÂLET SÖZLEŞMESİNDE VEKÂLET VERENİN (MÜVEKKİLİN) BORÇLARI

Hukukumuzda sözleşmeler amaçları ve içerikleri bakımından bir sınıflandırılmaya tabi tutulduğu takdirde iş görme sözleşmelerinin önemli bir yer tuttuğu görülecektir. İş görme sözleşmeleri, konusunu, insan emeğinin veya faaliyetlerinin oluşturduğu sözleşmelerdir. Hizmet sözleşmesi, eser sözleşmesi, yayım sözleşmesi, vekâlet sözleşmesi ve vekâlet benzeri hukuki ilişkiler bağlamında ele alınan kredi mektubu, kredi emri ve tellaklık sözleşmesi iş görme sözleşmeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yazan : Dr. SERA REYHANİ YÜKSEL
Bu yazı dergimizin 134. sayisinda (ARALIK 2013) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 2671 kez okunmustur.

  İCRA MÜDÜRLERİNİN STATÜSÜ, HAK VE YETKİLERİ

Demokratik sistemlerde yasama ve yürütme ve yargı olmak üzere üç temel erk vardır. Devlet adalet hizmetlerini yargı erki aracılığıyla sunar. Bir ülkenin bağımsız ve egemen olduğunu gösteren işaretlerden en önemlisi, o ülkenin kendi toprakları üzerinde yargılama yapabilmesi ve yargı erki sıfatıyla yargı ve adalet hizmetlerini sunabilmesidir. Türk hukuk sisteminde, yargı erki adalet hizmetlerini, mahkemeler, savcılıklar ve icra daireleri aracılığıyla yerine getirir.

Yazan : Cumhur Rüzgaresen
Bu yazı dergimizin 133. sayisinda (EKİM 2013) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 1500 kez okunmustur.


Bulunan Sayfa(lar) : 1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
Site Menu

 




Bu site INTERNETsahibi Int. Hiz. Tarafindan Host Edilmektedir.
Ttec Plus Cep Telefonu Aksesuarı