|
||||
|
Arslan TOPAKKAYA*
Parg. 1.
Bu makale
Bergson ve Heidegger`in zaman öğretilerini detaylı bir şekilde incelemek
yerine, kendisini Heidegger´in Bergson
zaman anlayışına getirdiği kritik ile
sınırlayacaktır. Her iki filozofun zaman öğretilerinin mukayesesi
ayrıntılı bir çalışmayı gerektirmektedir.[1]
Biz bu makalede sadece Heidegger`in Bergson Zaman felsefesine getirdiği
eleştirileri ana hatlarıyla analiz etmeye çalışacağız.
Parg. 2.
Martin
Heidegger(1889-1976), Henri Bergson (1859-1941)`un ”Essai sur les donnés
immadiates de la conscience”[2]
adlı doktora tezini yayınladığı yıl doğmuştur. Heidegger ile Bergson arsındaki
ilişki tek yönlü bir ilişkidir ve daha çok Heidegger`denBergson`a doğrudur.
Bergson Heidegger`in ana eseri olan ” Sein und Zeit”`ini [Varlık ve Zaman]
(1927) okumuş olmasına rağmen, Bergson´un Heidegger felsefesi üzerine yazmış
olduğu herhangi bir yazı mevcut değildir. Heidegger`in Bergsona olan ilgisi
Freiburg Üniversi`nde felsefe öğrenimi sırasında başlamıştır. Heidegger 1916 da
yazmış olduğu ”Dauns Scout da kategori ve anlam öğretisi”[3]
adlı doçentlik tezinde Bergson`dan alıntılar yapmıştır.
Parg. 3.
Bu kısa
girişten sonra Bergson`un zaman anlayışını ana hatlarıyla özetlemek makalenin
anlaşılması açısından faydalı olacaktır. Bergson`a göre günlük hayatta zamanı
içinde bilincimize ait olguların geçtiği homojen bir araç olarak düşünürüz. Bu
şekilde düşünülen zaman onun tabiriyle ’mekanlaşmış zamandır’ ve gerçek zamanla
ilgisi yoktur. Çünkü böyle bir zaman algısıyla, yanyana aynı anda bir yerde
bulunmanın ölçüsü olan mekanın homojen
araç olmak bakımından farkları yoktur. Sonuçta her ikisi de ölçmenin ve
saymanın aracısı konumundadırlar.
Homojen ve fiziksel zaman hareket aracılığıyla ölçülmektedir. Homojen ve fiziksel zamanın pratik faydaları şüphesiz inkar edilemez. Günlük
bütün işlerimizi bu zamana göre ayarladığımız gibi bütün pozitif bilimler de
araştırmalarinda bu zamanı kullanırlar. Bergson fiziksel ve gündelik amlamda
düşünülen böyle bir zaman anlayışından gerçek zaman olarak adlandırdığı Süreyi
(le Durée) birbirlerinden özsel olarak ayırır. Bu Süre doğrudan yaşanır, başka
bir deyişle Bergson Süre’nin (le Durée) yaşanmış zamandan başka bir şey
olmadığı inancındadır. Mekansal
olgularla ilişkilendirilen Zaman gerçek olmayıp bizim tarafımızdan uydurulan
ardarda gelmenin ölçüsüdür. Süre ise mekansal ilişkilerden bağımsız olan iç
yaşantının bir formudur. Yalın ve saf olan
bu Süre hiç bir tanımlamayı kabul etmez. Çünkü her türlü tanımlama ister
istemez kendisini niceliksel olarak ifade etmek durumundadır. Bergson bu gerçek
Zamanın kavramsal ve kategorik bilgisine ulaşma çabasınıda girmez. Bergson Süre`nin anlaşılması için bir melodinin içsel olarak kavranması nı örnek
olarak gösterir. Melodi peşpeşe gelen müsik notalarından oluşmasına rağmen biz
onları bir bütün içinde algılarız. Yani her sonra gelen ton öncekinden farklı
olmasına rağmen biz onları teker teker müsik notası olarak değil anlamlı bir
melodi olarak bütünleştiririz. Bu içsel olarak yaşadığımız gerçek Süre
sayesindedir. Bergson bu örnekle aynı zamanda Süre`nin doğrudan doğruya bir
bilinç fonksiyonu olduğunu göstermek ister.
Parg. 4.
Bergson`a
göre geşmiş ve gelecek zaman birbirlerinden ayrılamaz. Ve geçmişte hiç bir
zaman tamamen yok olup gitmez. Süre ((le Durée) geçmiş, şimdiki, ve gelecek
zaman arasında ayrılmaz bir birlik kurar. Süre bu anlamda geçmiş zamanın
şimdiki ve gelecek zamanda devam etmesi
olarakda anlaşılabilir. Süre tanımlamaz olmasına rağmen tamamen insana yabancı
bir olguda değildir. Ona göre biz bu Süreyi sadece ve sadece sezgiyle
(Intuition) anlayabilir ve kavrayabiliriz. Sezgisel düşünme bu anlamda sadece
yalın Süre içinde düşünme olmayıp aynı zamanda insanın kendi iç dünyasına dönüş
anlamınada gelmektedir. Sezgi yardımıyla kendimizi bu yalın Sürenin içinde
bulduğumuzda onun çok farklı boyutlarıyla karşı karşıya geliriz. Şeyler
hakkında gerçek bilgiyede yine ancak sezgi yardımıyla kavradığımız bu yalın
Süre`de ulaşabiliriz.
Parg. 5.
Süre
kavramı aynı zamanda Bergson
metafiziğinin temelini de oluşturmaktadır. Süre evrendeki oluşla birebir
ilgilidir. Evren bütün unsurları ile baraber devamlı bir devinim halindedir.
Süre ((le Durée) bu oluşumun temel sebebi olan ve hayatın bizzat kendi içinde
taşımış olduğu yaratıcı tekamülle (élan vital) içiçedir. Evrendeki oluşta Süre
ve hayat aynı oranda etkilidirler. Yaratıcı tekamül (élan vital) devamlı yeni
şeyler yaratarak evrendeki her türde kendisini göstermekte insanda da en üst
bilinç seviyesine ulaşmaktadır. Bu bağlamda Bergson Finalizm ve Mekanizme önceden
belirlenebilirliği kabul ettiklerinden ve evrendeki oluşu determinizme göre
açıkladıklarından dolayı şiddetle karşı çıkmaktadır. Yaratıcı tekamül
gelişimini maddeden ruha, aynı zamanda
ruhdan da maddeye doğru gerçekleştirir. Bize birbirine zıt gibi görünen oluşa
ait değişimler sadece yaratıcı tekamülün evrendeki farklı görüntüleridir.
Yaratıcı tekamül gelişimi devamlı ileriye doğrudur. Bu ilerlemede Sürede bütün
geçmişle beraber yaratmanın içindedir.
Parg. 6.
Heidegger,
Bergson felsefesine ilk tenkidini Nikolai
von Bullnoff tarafından yeni yayınlanan ”Zamanlılık ve Zamansızlık” adlı eseri
değerlendirme yazısında yapmış,[4]
Bergson`u burada aşırı heraklatizm ile suçlamıştır. Heidegger ikinci önemli
eleştirisini,[5]
K.Jaspers`in 1921 de yayınlanan “Psychologie der Weltanschauungen” [Dünya
görüşleri psikolojisi] adlı eseri hakkında görüşlerini ifade ettiği yazısında
yapmıştır. Heidegger burada Bergson`un, hayatı bir bütünlük içinde sonsuz bir
akış olarak tarif edip, kavramları hayatın akışını durduran formlar olarak görmesinin,
hayatın gerçek anlamını anlamamıza engel olduğu görüşünü dile getirmiştir.
Parg. 7.
Heidegger`in
Bergson felsefesine, özellikle onun zaman anlayışına karşı elestirisel tutumuna
Husserl`in öğrencilerinden Roman İngarden`in ”Intuition und İntellekt bei Bergson”[6]
[Bergson`da sezgi ve akıl] adlı doktora tezinin önemli katkısı olmuştur. Fakat
Heidegger`in Bergson Zaman Öğretisi`ne esaslı tenkidine, onun baş yapıtı olan
”Sein und Zeit”ta rastlamaktayız.[7]
Bu eser yayınlanmadan önce de Heidegger, profösörlük ünvanını aldığı Marburg
Üniversitesi`ndeki derslerinde Bergson`un Zaman Öğretisine karşı eleştirilerde
bulunmuştur.[8]
Parg. 8.
Heidegger`e
göre Aristoteles`in zaman öğretisi avamî (vulgäre) bir zaman öğretisidir. Ancak
Aristo´nun bu zaman anlayışı, Aristo`dan sonraki geleneksel zaman
anlayışlarının temelini oluşturmuştur. Heidegger Bergson`un zaman felsefesini
de aynı kategoride değerlendirir. Ona göre Bergson yeni bir zaman felsefesi
geliştirmemiş ve Aristo`ya bağlı kalmaktan kurtulamamıştır. Bergson`un zaman
anlayışı da Aristotales`in zaman öğretisinin yorumundan ortaya çıkmıştır.
Heidegger`e göre bunun en güzel delili, Bergson`un zaman (temps) ile süre (Durée) kavramlarını
işlediği ”Essai sur le donnees immadiates de la conscience” adlı eseriyle, bu
eserin tamamlayıcısı olan ”Quid Aristotales de loco senserit” adlı çalışmanın
aynı zamanda yayınlanmis olmasidir.[9]
Parg. 9.
Heidegger
”Varlık ve Zaman”da geleneksel zaman anlayışı ile varlığın aslî zamansallığı
arasındaki farklılıkları ortaya koyar. Heidegger`e göre Bergson zamanı mekan
olarak algılamıştır ki, bu anlayış ona göre Hegel`de de bulunmaktadır. ”Hegel`e
göre meken zamandır veya (...) zaman mekandır. Bergson`un tezi de bundan farklı
değildir. O da zamanın mekan olduğunu söyler. Bu açıdan her ikiside doğrudan
Aristotales´den etkilenmıştir.”[10]
Heidegger bu eşitlemeye (zaman=mekan) karşıdır. Ona göre böyle bir anlayış
ancak zamanın sadece şimdiki an (Jetzt-Zeit) olarak anlaşılması ve mekanında
eşit zamanlılıkta (in der Gleichzeitigkeit) kurulmasıyla mümkündür. ”Mekanın
zaman olmadigi gibi zaman da mekan degildir. Zaman sadece bir imkan(lılık)dır
(Möglichkeit) ve mekan kendisini sadece zamanda belirleyebilir. Bu belirlenme
bizzat mekanın kendisinden kayanaklanmayıp; varlık, her varolanın varlığı (als
Sein jedes Seienden) olarak sadece zamanla anlaşılabilir.”[11]
Heidegger benzer düşünceleri daha sonra “Varlık ve Zaman”da da dile
getirmiştir. Heidegger burada Hegel`in ”mekan zamandır” görüşüyle, Bergson
zaman felsefesinin temellendirme farklılığına rağmen sonuçta Hegel ile aynı
noktada buluştuğunu iddia eder. Ona göre, Bergson sadece Hegel`in denkleminin
tersin çevirmekte, yani zaman mekandır demektedir. ”Zaman (le Temps) mekandır
(...) zaman mekan olarak niceliksel birbiri ardına ( Sukzession ) gelmedir.
Süre ise [Durée , Bergson`da gerçek zaman olarak betimlenmektedir A.T.] böyle
bir zaman anlayışına karşı niteliksel süreklilik olarak tanımlanmaktadır.”[12]
Parg. 10.
Heidegger`e
göre varolma kaygısı (das Besorgen des Daseins), zamanın varlığını fark etme
olayıdır. Bu farkında oluş insanın dünyada oluşu açısından (in der Welt sein)
yapısal öneme sahiptir. Dünyada olmak demek aynı zamanda ”zamanda” olmak
demektir. ”Var olanların zamansal belirlenmişliklerini, zaman içinde olmak
olarak tarif ediyoruz. Böyle bir zaman anlayışı geleneksel ve gelişmemiş zaman
anlayışının değişmesine zemin teşkil etmektedir. Zaman, zamanın içinde olmak
olarak aslî zamanı aşan bir özellik göstermektedir. Bu temel (Ursprung) bize,
zamanın dünyada varolanların içinde oluştuğunu ve yok olduğunu gösterir. Bu
gerçek zaman fenomenidir. Ancak böyle bir zaman anlayışı sayesinde Bergson`un
ontolojik açıdan yetersiz ve belirsiz olan ve mekan lehine niteliksel zamandan
vazgeçmemizi salık veren zaman öğretisinden kurtulabiliriz.”[13]
Parg. 11.
Heidegger`in
”zaman içinde olmayı” var olanın özsel zamanlılığı kavramına bağlaması ve
zamanı birbirini takip eden anlardan değil, var olanın özünü gerçekleştirme
imkanı olarak tanımlaması, onu insan varlığnın özünü bulduğu düşüncesine
götürmüştür.
Parg. 12.
Heidegger`in
Bergson`u geleneksel zaman öğretileri ve Aristotales`e bağlı kalmakla suçlaması
kanatimizce doğru bir tespit değildir. Bizzat Bergson geleneksel zaman
anlayışının yanlışlığını iddia etmiş ve Kant`ın zaman felsefesine çeşitli
tenkitlerde bulunmuştur.[14] Bergson Heidegger`in tenkidinin aksine fizikî
ve mekanlaşmış zamana değer vermez, onun için önemli olan yaşanmış Süredir.
Parg. 13.
Heidegger
aynı zamanda, Bergson`un zaman anlayışında bir sürekliliğin olmadığı
inancındadır. Ona göre, Bergson kendi doktora tezinde savunduğu zaman
öğretisinden daha sonra vazgeçmiştir. Heidegger, Bergson`un daha sonra
yayınladığı ”Matiére et Memoire”[15]
adlı eserinin, Bergson`un zaman felsefesini anlamak açısından daha verimli
olduğunu ifade eder. Heidegger`in böyle bir tesbite ulaşmasında Max Scheler`in
1913 de yazmış olduğu makalenin[16]
etkisi inkar edilemez. Scheler`in bu makalede Bergson`a yaptığı tenkitler,
felsefe çevreleri tarafından Bergson Zaman Öğretisi`ne yapılan ilk ciddi tenkit
olarak kabul görmüştür. Scheler mezkur makaleseinde, Bergson`un o zamanlar
felsefe ve edebiyat dünyasında moda bir isim olduğunu, bu genel modaya rağmen
şüpheci bazı hassas kulakların gerçekten Bergson felsefesinin okunmaya değer
olup olmadığını sorguladiklarinı söyleyerek söze başlar. Ona göre böyle bir
insanın söyleyecek bir şeyi olmak zorundadır.[17]
Scheler daha çok Bergson`un ”Matiére et Mémoire”da dile getirdiği zaman
öğretisine ilgi duymaktadır. Scheler Bergson`u tenkidinde genelde bu esere
bağlı kalmıştır. Scheler`e göre, Bergson`un sözünü ettiği yalın zaman (homogene
Zeit) hakiki anlamda zaman olmayıp sadece bir sembolden ibarettir. Böyle bir
zamanın ortaya çıkabilmesi için, Bergson`un gerçek zaman olarak kabul ettiği
Sürenin mekanla etkileşime girmesi gerekmektedir. Böyle bir etkileşim sonucunda
ortaya çıkan Süre gerçek zamanın yanlış bir projeksiyonu olmak durumundadır.
Böyle bir Süre de sadece mekanda ve hatirlamayla mümkündür.
Parg. 14.
Bergson,
tabiatın Süre (Durée) olmadan varlık temelini kaybedeceği düşüncesindedir. Ona
göre, fiziğin tarif ettiği hareket kavramıyla zamanı anlamak mümkün değildir.
Bergson gerçek zamanın ancak sezgiyle (İntuition) anlaşılabileceği
kanaatindedir. Bunu hissetmek oldukça kolaydır. ”Sezgi her şeyden önce içsel
Süre ile ilgilidir (...). Sezgi ruhun direk öngörüsüdür.”[18]
Scheler Bergson`un bu düşüncesini problemli bulur ve şöyle der: ”Ne yazık ki
günümüzün moda felsefelerinin benimsediği en önemli öğreti şu olmuştur:
Psikolojik yaşantının gerçekliği bir tarafa bırakılmış, varlık problemi sadece
varlığın burada olup olmadığı ile sınırlandırılmış, psikolojik olan ise sadece
bizim onu nasıl algıladığumıza indirgenmiştir.”[19]
Parg. 15.
Heidegger,
Bergson`un Sürede zamanın metafiziksel özünü bulduğunu iddia eder. Bergson`un
yaptığı yalın (homogen) Zaman ve yalın Süre ayrımı da Heidegger`e göre bu
kabule dayanmaktadır. Bundan dolayı Bergson alışılagelmiş zamanı mekan olarak
kabul etmiştir. ”Fakat bununla Bergson zamanın ne olduğunu anlamadığını ispat
etmektedir. Çünki Bergson alışılagelmiş
(alltägliche) zamanın nasıl mekan olduğunu izah edememiştir. Bergsonun
mekan olarak kabul ettiği zaman hiç bir şekilde mekan olmayıp sadece zamanın
belli bir modalitesdir.”[20]
Parg. 16.
Heidegger
tenkitlerini 1927 yaz döneminde” verdiği derslerde de sürdürmüş ve şöyle bir
sonuca ulaşmıştır. ”Bergson Süre kavramıyla gerçek zaman fenomenine ulaşmayı
başaramamıştır. Buna rağmen onun bu felsefî çabası takdire şayandır. Çünki
Bergson´un çıkış noktası geleneksel zaman anlayışını değiştirme çabasıdır.”[21]
Parg. 17.
Heidegger
1928 yaz sömestrisinde verdiği derslerde ”Bilinçde zaman” problemini işlerken
tekrar Bergson zaman felsefesine olumlu bir atıfta bulunur. ”Yeni bir girişim
olarak Bergson, zaman kavramının asli unsurlarını ortaya koymaya çalışmıştır.
Şurası bir gerçektir k,i Bergson zaman ile insan bilinci arasındaki sıkı ilişki
ve düzeni eski filozoflardan daha açık bir şekilde ortaya koymuştur. Buna
rağmen bundan daha önemli olan şey Bergson`da problem olarak görülmemiştir
bile. Bergson zaman anlayışını geleneksel bilinç kavramı üzerine
geliştirmiştir- ki bu anlamda Dekart´ın Bergson üzerindeki etkisi önemlidir.
Fakat metafiziğin temel problemi olan; var olan ile zamanlılık arasındaki aslî
ilişki ve bu ilişkinin çözümü için bir hazırlık aşaması olan varlık problemi
Bergson tarafından ele alınmamaştır.”[22]
Heidegger aynı eserin 12. prağrafında Bergson hakkında olumlu düşünceler
serdetmeye devam eder. ”Bergson aslî zamanla ondan türetilen zaman arasındaki
ilişkiyi ilk tartışan filozofdur. Bu analizinde Bergson gereğinden fazla bir
sıçramayla aslî zamandan türetilen zamanın mekan olduğu düşüncesine ulaşmıştır.
(...) Bergson böylece ister istemez gerçek zamanın anlaşılmasına engel
olmuştur. Bütün bunlara rağmen Bergson`un zaman analizi şimdiye kadar sahip
olduğumuz zaman analizlerinin en esaslılarındandır. Bergson da Dilthey gibi
zaman öğretilerinde anlaşılır değildir. Bundan dolayı Bergson felsefesi tekrar
gözden geçirilmeli ve iyileştirilmelidir.”[23]
Parg. 18.
Heidegger`in bu tenkitlerine rağmen
onun felsefesinden etkilenen filozoflar da az değildir. Bunların başında Georg
Simmel (1858-1918) gelmektedir. Simmel verdigi derslerde ve makalelerinde
Bergson felsefesini göklere çıkaran ifadeler kullanmistir. Simmel 1911 de
Husserl`e yazdığı mektupta şöyle der: ”Son günlerde Bergson`la oldukça meşgul
oldum. Bergson`un özellikle ”Madde ve Hafıza”da ortaya koyduğu bilgi teorisinin
beni derinden etkilediğini itiraf etmeliyim.”[24]
G. Simmel`in yanısıra Max Scheler de, Bergson`un zaman anlayışını tenkit
etmesine rağmen özellikle doçentlik tezinden sonra Bergson felsefesiyle meşgul
olmuştur. Scheler Baron von Hartling`e yazdığı bir mektupta Bergson
felsefesinin kendisini etkilediği itirafında bulunmuştur. Bu etkinin en güzel
delili Bergson`un ”Matiere et Mémoire” adlı eserinin almancaya
tercümesinde Schelerin oynadığı roldür.
Scheler öğrencilerinden birisini bu eseri almancaya tercüme etmeye ikna etmiş
ve kitabı yayınlatmak için yoğun çaba sarfetmiştir.
Parg. 19.
Husserl,
Bergson`dan ilk defa 1908`de Göttingen üniversitesinde profosör iken haberdar
olmuş, 1914`te Roman Ingarden adlı öğrencisine, Bergson üzerinde doktora tezi
yaptırmıştır. Husserl, sık sık kendi zaman öğretisiyle Bargson zaman anlayışı
arasındakı benzerlikten bahsetmiştir. ”Husserl Bergson`un ”Durée pure” anlayışı
ile kendi “içsel zamanlılık” anlayışı arasında parelellik olduğuna inanıyordu.”[25]
R. Ingarden Husserl`in, Bergson`un yalın Süre (reine Dauer) anlayışını tamamen
benimsediğini şu sözlerle anlatır: ”1917`de bitmiş doktora tezimi Husserle
okuduğumda Husserl Bergson`un yalın Süre hakkındaki düşüncelerini dikkatle
dinledikten sonra söyle dedi: O kadar etkilendim ki kendimi bir an
Bergson`muşum gibi hissettim.”[26]
Parg. 20.
Helmut
Plessner 1928`de yazmış olduğu eserinde,[27]
Bergson`un tarih öğretisinin Oswald Spengler`i etkilediğini ve bu etkinin “Batı
Uygarlığının Çöküşü” adlı eserin ikinci cildinde zaman öğretisiyle ilgili
yazılarında açık bir şekilde görülebileceğini dile getirir.
Parg. 21.
Bergson
buna rağmen sık sık Antirasyonalizm, biyolojızm,intusyonizm ve mistisizm ile
suçlanmış; çağdaş alman felsefesinde kendi vatandaşlarına, mesala J. P. Sartre,
M. Focoult, A. Camus, P. Rıcoeur, J. Derridaya nispetle daha az ilgi görmüştür.
Tabi bunun sebebleri ayrı bir çalışma konusudur.
Parg. 22. Sonuç olarak Heidegger`in Bergson`a getirdiği eleştirilerin çelişkili olduğunu belirtmek durumundayız. Heidegger bir yandan Bergson`unda Aristotales`den beri devam edip gelen, geleneksel zaman anlayışı dışına çıkamadığını iddia ederken, diger yandan yukarıda gördüğümüz gibi Bergson zaman felsefesinin, şimdiye kadar yapılan zaman felsefelerinin en derinlerinden biri olduğunu söylemektedir. Heidegger`in Bergson zaman öğretisiyle ilgili tenkitleri daha çok eski eserlerinde görülmektedir.Yaklaşık 120 cilde yaklaşan toplu eserlerinin sonraki ciltlerinde, Bergson zaman öğretisine tenkit sözkonusu değildir. Heidegger ısrarla Bergson`u, zamanı mekanlaştırmakla suçlar. Halbuki Bergson`un bu yöndeki düşünceleri ”Zaman ve Özgürlük” adlı eserinde sadece on sayfayla sınırlıdır. Bergson`da gerçekten yeni bir tez olarak ortaya çıkan Süre (Durée) kavramını ve buna bağlı olarak geliştirilen oluş meselesi, Heidegger tarafından umursanmamış; dolaysıyla Heidegger Süre kavramını eleştirisinde oldukça yavan ve temelsiz kalmıştır. Heidegger belkide Bergson zaman anlayışını bu şekilde eleştirerek, 1927`de yazdığı ve zaman felsefesinden ziyade varlık felsefesini işlediği “Varlik ve Zaman”[28] adli kitabında zamanla ilgili dile getirdiği görüşlere rakip olabilecek böyle bir felsefeyi küçümseyerek kendi zaman öğretisinin biricikliğini korumak istemiştir.
* Freiburg Üniversitesi Felsefe Bölümü Doktora Öğrencisi.
[1] Laurant Girioux`nun Heidelberg Üniversitesi`nde yaptigi fransizca doktora tezı bu konu üzerinde yapılmış oldukça esaslı bir çalışmadır. „Durée pure et Temporalité. Bergson et Heidegger», Montreal 1971.
[2] Bu eser almancaya „ Zeit und Freiheit“ [Zaman ve Özgürlük] olarak cevrilmiştir. Türkçeye “Şuurun doğrudan verileri üzerine deneme“ şeklinde tercüme edilebilir.
[3] Heidegger, M.: Gasamtausgabe. Bd. 1, Frühere Schriften, Frankfurt a. M. 1978.
[4] A.g.e., s. 46.
[5] Heidegger, M.: Gesamtausgabe Bd. 9. Wegmarken, Frankfurt a. M., 1976, s. 1-44.
[6] Jahrbuch für Philosophie und Phänomenologische Forschung V, 1922, Edmund Husserl [Yay.].
[7] Heidegger, M.: Sein und Zeit, 7. Auflage, Tübingen 1963, s. 18, 26, 47, 334 ve 432.
[8] Heidegger, M.: Gesamtausgabe, Bd. 21, Logik. Die Frage nach der Wahrheit, Frankfurt a. M. 1976, s. 263-269.
[9] Heidegger, M.: Sein und Zeit, s. 432-433.
[10] Heidegger, M.: Gesamtausgabe, Bd. 21, Logik, s. 266.
[11] A.g.e. s. 267.
[12] Heidegger, M.: Sein und Zeit, s. 433.
[13] A.g.e., s. 334.
[14]
Denken und schöpferisches Werden. Meisenheim am Glan,1948, “La Pansée et le Mouvant“, s. 40,42,147.
[15] Bergson, H. : Matiére et Mémoire. Essai sur
la relation de corps a l`ésprit.
(1896), Paris 1939. Almanca tercümesi icin bak.:Materie und Gedächtnis,
Gütersloch 1982.
[16] Scheler, M.: Versuche einer Philosophie des
Lebens Nietzsche-Dilthey-Bergson, in: Gesammelte Werke Bd. 3, Bern 1955, s.
311-341.
[17] A.g.e., s. 323 ve devamı.
[18] Bergson, H.: Denken und schöpferısche Werden. ( La Pansée et la Mouvant), s. 44, Meisenheim am Glan 1948.
[19] Scheler, M.: A.g.e., s. 246.
[20] Heidegger, M.: Gesamtausgabe, Bd. 21, s. 268.
[21] Heidegger,
M.: Gesamtausgabe, Bd. 24, Die Grundprobleme der Phänomenologie, Frankfurt a.M. 1975, s.329.
[22] Heidegger, M.: Gesamtausgabe, Bd. 26, .Metaphysische Anfangsgründe der Logik, Frankfurt a..M. 1978, s. 189.
[23] A.g.e., s. 262.
[24] Buch des Dankens an G. Simmel, K. Gassen ve M. Landmann (Yay.) , Berlin 1958 (Simmels Briefe an Husserl, 87)
[25] Husserl,E. Briefe an R.Ingarden.Hrsg. R.Ingarden,Den Haag,1968.S.116
[26] A.g.e.S.129
[27] bak.Die Stufen des Oganischen und des Menschen. Berlin,1965
[28] Heidegger aslında “ Varlık ve Zaman“ adlı eserini iki cilt olarak planlamış ve bu ikinci cildi zaman analızine ayırmayı düşünmüştür. Fakat eserin ikinci cildi hiç bir zaman yayınlanmamıştır.