Son Güncelleme Tarihi 02.11.2005
KASIM 2005-SAYI 45

 

Makale

DEFTER, KAYIT VE BELGELER ÇERÇEVESİNDE YAPILAN VERGİ DENETİMİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR

                                                                                  Arş.Gör. Erhan GÜMÜŞ*

GİRİŞ

Devletin en önemli gelir kaynaklarından birisi olan vergi, kamu giderlerini karşılamak için herkesin malî gücüne göre vermekle yükümlü olduğu ekonomik değerlerdir. Bir ülkede vergiye tabi kazanç ve iratların tam olarak vergilendirilebilmesi için, mükelleflerin yeterli bir vergi bilincine sahip olmaları ve aynı zamanda da o ülkedeki vergi sisteminin de vergilendirmeye uygun olması gereklidir. Bu unsurların var olması durumunda vergiye tabi kazanç ve iratların tam olarak vergilendirilebilmesi mümkün olabilecektir.

İdeal bir vergileme sisteminin en önemli koşulu, sağlıklı bir belge düzenine sahip olmasıdır. Belge düzeninin sağlıklı olması ise, defter ve belgelerin ve aynı zamanda beyanların sağlıklı olmasını gerektirmektedir. Belge düzeni, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılması ve kanıtlanmasını sağlayan vergi denetiminin en önemli aracıdır. Vergi denetimi, çoğunlukla defter ve belgeler üzerinden yapıldığı için, yapılan denetimlerde bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu çalışmada defter, kayıt ve belgeler çerçevesinde yapılan vergi denetimlerinde karşılaşılan sorunlar incelenecektir.

1- Vergileme ve Vergi Denetiminde Ortaya Çıkan  Sorunlar

Ülkemizde, uzun zamandan beri kayıt dışı ekonomi büyük boyutlara ulaşmış ve bu yüzden de vergi kayıpları da büyük olmuştur. Kayıt dışı ekonomi, işlemlerin kayıtlara geçirilmediği ekonomi kesimini ifade etmektedir.[1] Kayıt dışı ekonomi, vergilemeyi olumsuz yönde etkileyen etkenlerin başında gelmektedir. Kayıt dışı ekonomi, son yıllarda az gelişmiş veya gelişmiş bütün ülkelerde her kesimden büyük ilgi görmektedir. Kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonomiye oranının bütün Dünya’da arttığı görülmektedir.

Kayıt dışı ekonomiye yönelmenin temel sebebi, kişilerin, gelirlerini artırmak istemeleridir. Gelirlerini artırmak isteyen insanlar, faaliyetlerinin bir kısmını veya tamamını kayıt dışında tutarak bu faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar üzerinden vergi ödemeyerek gelirlerini artırmaktadırlar.

Kayıt dışı ekonomi kesimini ikiye ayırmak mümkündür;

-Yasak ekonomik faaliyetler,

-Yasak faaliyetlerden işlemlerin kısmen veya tamamen kayıtlara geçirilmediği ekonomi kesimi.

Yasak ekonomik faaliyetler; uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, stratejik madde ve tarihi eser kaçakçılığı, arsa ve arazi yağmalama, çek senet tahsili, kara para aklama ve tefecilik, cinayetler ve benzerleridir. Bu kesim, sadece burada sayılanlarla sınırlı değildir, bunların sayısı ve çeşitleri zaman içinde ve ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.[2]

Yukarıda belirtilen faaliyetlerin tam olarak kavranması mümkün değildir. Bu faaliyetlerin tam olarak kavranmasından çok bu faaliyetlerin boyutları hakkında tahminler yapmak bile mümkün olamamaktadır. Buradaki esas amaç, bu faaliyetlerin engellenmesidir.

Kayıt dışı ekonominin diğer sektörü; aslında yasal olan işlemleri kayıtlara geçirmesi gerekli iken, vergiden veya diğer mükellefiyetlerden kurtulmak amacı ile bunları kısmen ya da tamamen kayıt dışı bırakan kesimdir. Ekonomik hayatı gözlemleyen herkesin üzerinde fikir birliğine vardığı ve gelirlerinin önemli bir kısmının kayıtlara geçmediği ve yeterince vergi ödenmediği genel kabul edilen iş kolları aşağıdaki şekilde sıralanabilir[3]:

-Kendisini hayat standardı üzerinden ödenen vergiye endekslemiş olan serbest  meslek erbabı,

-Kereste ve mobilya ticareti yapanlar,

-Oto galerileri,

-Emlak komisyoncuları,

-Kum ocakları,

-Kaçak olarak yurda giren demir ticareti ile uğraşanlar,

-Kuyumcular,

-Döviz büroları,

-Yüksek ücret alan ücretliler,

-Özel inşaat yapan müteahhitler(Yap-Satçılar),

-Proje büroları,

-Tekstil-iplik piyasasında çalışanlar,

-Gayrimenkul kiraya verenler,

-Spot piyasasında dayanıklı tüketim malları ve elektronik alet ticareti yapanlar,

-Küçük sanayi bölgelerinde oto tamir-bakımı yapanlar,

-Oto yedek parçası satanlar,

-Deri imalatı ve satışı ile uğraşanlar,

-Otel, lokanta ve eğlence yeri işletenler,

-Yüksek rant elde eden arsa ve bina sahipleri,

-Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge(naylon fatura) düzenleyenler,

-Tarımsal ürünleri alıp-satanlar.

Etkin bir vergi denetimi sağlanamadığı taktirde, vergi kayıplarının istenilen düzeylere indirilmesi mümkün değildir. Çünkü, bireylerin vergi ödememe şeklinde genel bir istek ve eğilime sahip olmalarının yanı sıra; her toplumda, her zaman rastlanabilecek vergi kaçakçılarına karşı gerekli denetimin yapılamaması, kanunsuz yollara başvurmak istemeyen veya bunu göze alamayan mükellefleri de vergi kaçakçılığına itebilecektir.[4] Bu nedenle, yukarıda belirtilen sektörlerde vergi denetimini arttırmak ve belge düzeninin yerleşmesini sağlamak vergi kayıp ve kaçağını azaltmanın en etkili yollarından biridir.

 

 

2- Defter ve Kayıtların Düzenlenmesinde Karşılaşılan Sorunlar

Defter ve belgelerin düzenlenmesinde ortaya çıkan sorunların başında, belge düzeninin yerleşmemiş olması ve vergi sisteminin karmaşık olması yer almaktadır. İdeal bir vergi sisteminin en önemli koşullarından birisi, sağlıklı bir belge düzeninin olmasıdır. Belge düzeninin sağlıklı olması; önce defter kayıtlarının daha sonra ise beyanların sağlıklı olmasının ana şartıdır.

Vergi incelemelerinin ağırlıklı olarak, mükelleflerin defter kayıtları ve bunlara dayanak olan belgeler üzerinden yapılması nedeniyle, vergi incelemeleri yoluyla beyan edilen vergi matrahlarının doğruluğunun tam olarak tespitinde, sağlıklı bir belge düzeni çok önemlidir. Sağlıklı belge düzeninden amaç, vergileme ile ilgili defter kayıtlarının dayanakları olan belgelerin, ilgili mevzuatın gerektirdiği şekil şartlarını taşıyan ve gerçek bir alışverişi temsil eden belgeler olmasıdır[5].

Ülkemizde belge düzeninin yerleşmemiş olması kayıtdışı ekonomiye neden olmaktadır. Günümüz ekonomisinde, VUK’daki fatura vb. belgelerin verilmesinin ve alınmasının yaygınlaştırılamaması ve belge düzenini yerleştirici idari önlemler alınamaması nedeniyle belge düzeni tam olarak yerleştirilememiştir.

Vergi sisteminin temelini mali mevzuat ve vergi kanunları oluşturmaktadır. Vergi sisteminin etkin olabilmesi için, her şeyden önce vergi mevzuatının adil olması ve vergilerin açık, anlaşılır ve uygulanabilir nitelikte olması gereklidir. Eğer vergi sistemi az sayıda vergiden oluşuyorsa, basit ve açık ise yükümlüler tarafından kolaylıkla anlaşılabilir ve mükelleflerin vergiye karşı davranışları olumlu olur.

Vergi miktarının saptanmasına ilişkin unsurların karmaşık olması, hem mükelleflerin vergiye karşı direnmelerine hem de vergi idaresinin maliyetlerinin artmasına neden olur. Türk vergi mevzuatında sık sık yapılan değişiklikler, her defasında yeni uygulamaların öğrenilmesini ve yeni formalitelere alışılmasını gerektirmiştir[6]. Vergi kanunlarının karmaşık yapısı, vergi kaybının oluşmasına neden olmaktadır. Çünkü, anlaşılmayan bir kanunun doğru bir biçimde uygulanabilmesi mümkün değildir. Çok sayıda vergi kanunu olması ve bu kanunların birbirleriyle bağlantısının kurulmaması, uyumun sağlanamaması karmaşaya yol açmaktadır[7].

Türk vergi sisteminde uygulamada karşılaşılan güçlükler nedeniyle sık sık yapılan değişiklikler vergi sistemini daha da karmaşık bir hale gelmesine neden olmuştur. Ülkemizde vergi sisteminin karmaşık olması yasaların hem idare, hem de mükellefler tarafından takip edilmesini güçleştirmekte ve yanlış uygulamalara yol açarak sorunların çıkmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde, beyan esası kabul edildiği için vergi mükelleflerinin, vergiye tabi olan kazançlarını beyan ederken, bazı mali tabloları hazırlamaları gerekmektedir. Mükellefler, bu mali tabloları, VUK’ nun, hükümleri gereği, tuttukları defterlere göre belirlemektedirler. VUK, m. 171’de; mükelleflerin, vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumlarını, faaliyet ve hesap sonuçlarını, vergi ile ilgili işlemlerini tespit etmek, mükellefin vergi karşısındaki durumunun hesaplar üzerinden kontrolünü ve incelemesini sağlamak ve mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımı ile üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarının kontrol edilmesini ve incelenmesini sağlayacak şekilde defter tutmaları ön görülmüştür.

KDVK’nda bu vergiye ilişkin olarak belge düzeni konusunda bir takım düzenlemeler yapılmıştır. KDVK m. 54’de, kayıt düzenine ilişkin olarak, mükelleflerin asgari olarak hangi hususları kayıtlarında açık olarak göstermeleri gerektiği; mal üzerine iş yapanların uyacakları esasların neler olduğu; tutulması zorunlu defter kayıtlarının, KDV’nin hesaplanmasına ve kontrolüne olanak sağlayacak biçimde düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

VUK m. 134 de, “Defter, hesap ve kayıtlara dayanılarak” ibaresi, serbest delil sistemine geçilmesi nedeniyle çıkarılmış olmasına rağmen vergi incelemesi, öncelikle defter, kayıt ve belgeler üzerinden yapılmaktadır. Mükellefler, vergi incelemesine alındıkların da, bunların belirtilen hükümlere göre tutmuş oldukları defter kayıtları ile, bunlara esas aldıkları belgeler çeşitli yönlerden incelenmekte ve bu hesaplara, kayıtlara ve belgelere dayalı olarak yapılan beyanların doğruluğu kontrol edilmektedir. Bu nedenle belge düzeni, mükellefler açısından önemlidir. Çünkü, vergi sistemimiz beyan esasına dayalı olduğu için, verginin önemli kısmını oluşturan gelir, kurumlar ve katma değer vergilerini oluşturan işlemlerin, bir belgeye dayanması gereklidir. Bu açıdan bakılınca belge, bir ispat aracıdır.[8]

3- Defter, Kayıt ve Belgelerde Vergi İncelemesini Güçleştiren Hususlar

Belge düzeni usule ilişkin bir durum olduğu için belge düzeni ile ilgili hükümler genel olarak VUK’da düzenlenmiştir. VUK, m. 227/1’de; “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan ilişki ve işlemlere ait olan kayıtların tevsiki zorunludur.” denilmektedir. VUK’da düzenlenen ve kayıt ve işlemlerin ayırımına yarayan belgeler şunlardır:

Fatura, Perakende Satış Vesikaları, Gider Pusulası, Müstahsil Makbuzu, Serbest Meslek Makbuzu, Sevk İrsaliyesi, Taşıma İrsaliyesi, Yolcu Listeleri, Günlük Müşteri Listeleri, Muhabere Evrakı, Ücret Bordrosu ve Diğer Vesikalardır.

İşletmelerin muhasebe uygulamalarında önemli olan belge, faturadır. Faturanın tanımı ise, VUK m. 229’da yapılmıştır. Buna göre, “Fatura, satılan mal ya da yapılan iş karşılığında, müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere, malı satan ya da işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari belgedir.” Vergi inceleme elemanları incelemeler sırasında, kanuni defterlerin kayıtlarına esas alınan belgelerin içeriği hakkında bazen şüphe duyabilmektedirler. Bu gibi durumlarda, kanuni defter ve belge dışında yapılan karşıt incelemeler ve bazı tespitlerle bu belgelerin içeriğinin gerçeği yansıtmadığı belirlendiğinde, kanuni defter ve kayıtların doğruluğu karinesi çürütülebilmektedir.[9]

Fatura içeriklerinin gerçeği yansıtmadığı, vergi inceleme elemanları tarafından ifade edilmektedir. Sahte fatura, hem düzenleyenlerin elde ettikleri haksız kazanç ve hem de kullananların sağladıkları haksız avantajlar ve sebebiyet verdikleri vergi ziyaı yönünden, bir taraftan adaletsiz bir vergi sistemi oluşumuna sebep olurken, diğer taraftan da, vergi sistemini işlemez hale getirmektedir.[10] Bu durum karşısında, kanuni belgelerin en önemlisi olan faturanın, defter ve belgelerin doğruluğu karinesinin aksine tespitler yapılmadıkça doğru kabul edilmesi gerektiği için, sadece defter, kayıt ve belge üzerinden yapılacak bir vergi incelemesinde belge düzeninin belirtilen uygulamasından kaynaklanan güçlükler de ortaya çıkmaktadır.

4- KDV’ de Vergi Kaybına Neden Olan Haller

i- Verginin uygulama alanı ile ilgili vergi kaybına neden olan haller:

Verginin konusuna girmeyen ya da vergiden istisna olan faaliyetler mevcut olmakta ve ihracat işlemleriyle ilgili olarak da, faturada belirtilen tutarlarda işlem yapılmadığı için de, vergi kaybı ortaya çıkmaktadır. Özellikle de, uluslararası nakliyatlarda ithalatın ve bazı hizmetlerin vergi dışında bırakılması ve ihracatın fazla gösterilmesi söz konusu olabilmektedir[11].

ii- Vergi oranına bağlı haller:

Bu durum da, farklı olan vergi oranlarından düşük olanının uygulanması suretiyle bir vergi kaybının ortaya çıkarılması söz konusu olmaktadır.

iii- İndirimlerle ilgili haller:

İndirimin yanlış uygulanması ve indirimin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda hatalar yapılmakta ve hayali indirimler denilen, alış işlemlerinde KDV ödenmemesine rağmen KDV indirimi yapılması, gerçek bir ticari işlem bulunmamasına rağmen hayali KDV indirimi yapılması söz konusu olmaktadır.

5- Diğer Kanuni Düzensizlikler Sonucu Vergi Kaybı Doğuran Haller

Bu gibi durumlar, aşağıdaki başlıklarda sıralanabilir:

-KDV ile ilgili yapılan uygunsuzluklar. Katma değer vergisi oranlarının yüksekliği nedeniyle fatura-fiş pazarlığı artmakta ve belgesiz alış-veriş yaygınlaşmaktadır.

-Hasılatın gizlenmesi,

-İşletme sahibi ya da firma yöneticilerinin özel harcamalarının indirilmesi,

-İşletme tarafından üretilen amortismana tabi kıymetlerin işletmede kullanılmasıdır.

Tüm vergiler, sosyal yükümlülükler ve ödevlerden kurtulmayı amaçlayan kaçak çalışma olayı, KDV için de söz konusudur.

6- Türk Vergi Sisteminde Vergi Kaybına Neden Olan Özel Haller

Mükelleflerin, vergi hukukuna aykırı durumlarının tek tek belirlenmesi, ilk olarak Türk Vergi Sistemine dağılmış olan vergi hükümlerinin işlenmesini gerektirir ve o da, her bir vergi türü itibariyle, hatta her bir işletme itibariyle ayrı çalışmaları gerektirmektedir. Verginin gizlenmesine yönelik olan başlıca yolsuzluk türleri, bir görüşe göre şu şekilde sıralanabilir[12]:

i-Satış yolsuzlukları:

Gizli satış, fatura sahtekârlığı ve uydurma firmalara satış şeklinde yapılan satış yolsuzlukları; satılan mal bedellerinin, ücretle yapılan işlerde ücret miktarlarının kısmen ya da tamamen işin sahibi tarafından kayıtlara geçirilmeden tahsil edilmesidir.

ii-Alış yolsuzlukları:

Kayıt dışı alım-satım, yüksek fiyatla alım-satım ve alış iskontolarını kayıt dışı bırakmak suretiyle yapılmaktadır.

iii-Dış ticaret yolsuzlukları:

Kârın, dış ülkelere çeşitli yollarla kaçırılması ve gümrük vergilerinin eksik ödenmesi şeklinde yapılır.

iv-İşletme giderlerini yükseltme,

v-Özel giderleri işletmeye aktarma,

vi-Olağandışı hasılatı gizleme,

vii-Vergi hukuku ve muhasebe hata ve hileleri yapma.

Bir başka görüşe göre ise, mükelleflerin vergi kaybına neden olan davranışlarının çok çeşitli yöntemlerle gerçekleştirildiği belirtilerek bunların önemlileri şu şekilde sayılmaktadır.[13]

i. Kurumun Kanuni Defter ve Belgelerine Kısmen Ya da Tamamen Kaydedilmeden Yürütülen Ekonomik Faaliyetlerden Doğan Kayıplar

1) Alım-satım işi yapan kurumlarda kayba neden olan durumlar:

-Faturasız mal alınması ve bu malların faturasız satılması,

-Satış fiyatının kısmen ya da tamamen gizlenmesi,

-Yıl sonu envanterinin eksik olarak belirlenmesi, v.b.

2) İmalatçı kurumlarda kayba neden olan durumlar:

-Yapılan imalatın, kayıtlarda gösterilenden farklı olması nedeniyle satışların kısmen gizlenmesi,

-Yıl sonu envanterinin eksik kaydı, v.b.

3) Hizmet işleri yapan kurumlarda kayba neden olan durumlar:

-Hasılatın kısmen ya da tamamen gizlenmesi,

-Gerçek rakamların üstünde rakamları içeren harcama belgelerinin kullanılması.

ii. Satılan, İmal Edilen Malın Ya da Görülen Hizmetin Maliyetini Etkileyecek Unsurların, Miktar ve Değer Olarak Gerçeğin Üstünde Gösterilmesinden Doğan Kayıplar:

-Yasaların yanlış yorumundan ortaya çıkan kayıplar,

-Kanunen gider kabul edilmeyen harcamaların gider yazılması,

-Vergi kapsamına girdiği halde vergi dışı olduğu öne sürülen kârların beyan dışı bırakılması,

-Hesap hatalarından doğan kayıplar,

-Kârı azaltacak şekilde dört işlemde hata yapılması,

-Kayıtlara göre belirlenen kârın beyannameye eksik yazılması,

-Muhasebe hilelerinden doğan kayıplar.

 

 

 

 

SONUÇ

Günümüzde, vergilendirme modelleri, mükelleflerin gelirlerini ya da işlemlerini kendilerinin beyan etmeleri ve vergilendirmenin, beyan edilen gelirler dikkate alınarak yapılması esasına dayanan beyan esasını benimsemiştir. Mükelleflerin, beyan edecekleri gelirleri hesapladıkları defter kayıtlarının dayanağı olan işlemler ile üçüncü şahıslarla olan ilişki ve işlemlerini belgeye dayandırmaları gerekmektedir. İşlemlerin belgeye dayandırılması, vergi idaresinin mükellef hesaplarını inceleme ve denetlemesi açısından son derece önem taşımaktadır. Mükellefler için vergi sisteminin ve kayıt sisteminin sadeliği ve kolaylığı esastır. Her ne kadar farklı mükellefler için farklı türden evrak tasarlansa da evrak konusunda geliştirilen sadelik ve fonksiyonellik, uygulama ve denetimin etkinleşmesine katkı sağlayabilecektir.

 

Beyan esasına dayanan vergi sistemlerinde, mükelleflerin doğru bildirimde bulunmasının sağlanması, dolayısıyla vergi kaybının önlenmesi etkin bir vergi denetimiyle gerçekleştirilebilecektir. Türk Vergi Sisteminde de beyan esası, sistemin temelini oluşturmaktadır. Mükelleflerin, mükellefiyetle ilgili iş ve işlemlerini belgeye bağlamaları VUK hükümleri açısından zorunludur.

Belge düzeninin, ülkemizde tüm sektörler itibariyle yerleşmesi, hem vergilemede hem de vergi denetiminde etkinliği sağlayacaktır. VUK’da belirtilen belgelerin, işlemler sonucunda kullanılması, tüm parasal hareketlerin kontrol edilmesi ve denetimini sağlayabilecek bir bilgisayar alt yapısıyla kayıt altına alınabilmesi de, vergi denetiminde etkili olabilir. Yapılan harcamaların denetlenebilmesi, satın alınan ya da satılan mal veya hizmetlerin gerçek bedelleriyle belgelendirilmesi ve bu belgelerin de defterlere kaydedilmesi doğru bir vergilemeyi sağlayacak ve aynı zamanda da vergi kayıp ve kaçağını da en aza indirebilecektir.

Ülkemizde mükellefiyetin tespiti için "Tek Vergi Numarası'' uygulamasına başlanmıştır. Bu şekilde mükelleflerin vergisel faaliyetlerinin daha yakından izlenmesi ve kavranması suretiyle vergi tabanının genişletilmesi yönünde önemli bir adım atılmıştır. Bu uygulama ekonomik işlemlerin takibi ve idarenin denetim gücünün artırılmasında etkili olacaktır. Ayrıca, hem belge düzeninin yerleşmesinde vatandaşlardan faydalanarak kayıt dışı ekonominin küçültülmesine yardımcı olmak, hem de emek gelirleri üzerindeki vergi yükünü hafifletmek amacıyla ücretlilerde aylık vergi iadesi uygulaması genişletilerek devam ettirilmelidir.

Belge düzeninin yerleşmesi amacıyla alıcı ve satıcının devlete karşı çıkar ayrılığına dayalı bir sistem getirilmelidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKLAR

*Adnan Gerçek, “Rasyonel Vergi Sistemi Kriterleri Açısından Türk Vergi Sisteminin Değerlendirilmesi”, Prof. Dr. Nezihe Sönmez’e Armağan, İzmir, 1997.

*H. Nezih Şeker, Vergi İncelemesi, Beta Basım Yayım, İstanbul, 1994.

*Hülya Ünnü, Türkiye’de Vergi Denetiminde Etkinliğin Sağlanmasında Belge Düzeninin Yeri ve Önemi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1999.

*İsmail Aktürk, “Vergi Kaybı Sorunu ve Alınabilecek Önlemler”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, No: 2, İzmir 1988.

*Maliye Hesap Uzmanları Vakfı, TOBB, Türk Vergi Sistemi Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Doğuşum Matbaacılık, İstanbul, 2002.

*Mehmet Korkusuz, “Sahte ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenlenmesi ve Kullanılması Fiillerinin Önlenmesi” Yaklaşım, Sayı: 90, Haziran 2000.

*M. Rüştü Erimez, “Kayıt Dışı Ekonomi ve Vergi”, Vergi Dünyası, Sayı: 188, Nisan 1997.

*Osman Okur, “Sahte Fatura; kullanım nedenleri, verilen cezalar ve çözüm yolları”, Vergi Sorunları, Sayı: 107, Ağustos 1997.

*Revizyon ve İşletmelerde Vergi İncelemesi, T.C Maliye Bakanlığı GGM Yayını, Güneş Matbaası, Ankara, 1973.

*Şinasi Aydemir, “Kayıt Dışı Ekonomi Üzerine (I)”, Vergi Dünyası, Sayı: 161, Ocak 1995.

*Ülker  Mavral, “Kayıt Dışı Ekonomi ve Kayıt Dışı Ekonomiyi Önlemek İçin Alınabilecek Tedbirler”, Vergi Raporu, Sayı: 52, Nisan-Mayıs 2001.

*Yusuf  Karakoç, “Hukuki Nedenlerden Kaynaklanan Vergi Kayıp ve Kaçakları”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, Ağustos 2004.



* Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü.

[1]  Ülker  Mavral, “Kayıt Dışı Ekonomi ve Kayıt Dışı Ekonomiyi Önlemek İçin Alınabilecek Tedbirler”, Vergi Raporu, Sayı: 52, Nisan-Mayıs 2001, s. 21.

[2]   M. Rüştü Erimez, “Kayıt Dışı Ekonomi ve Vergi”, Vergi Dünyası, Sayı: 188, Nisan 1997, s. 4.

[3]   Şinasi Aydemir, “Kayıt Dışı Ekonomi Üzerine (I)”, Vergi Dünyası, Sayı: 161, Ocak 1995, s. 79.

[4]  İsmail Aktürk, “Vergi Kaybı Sorunu ve Alınabilecek Önlemler”, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 3, No: 2, İzmir 1988., s. 147.

[5]  Mehmet Korkusuz, “Sahte ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenlenmesi ve Kullanılması Fiillerinin Önlenmesi” Yaklaşım, Sayı: 90, Haziran 2000, s. 68

[6]  Adnan Gerçek, “Rasyonel Vergi Sistemi Kriterleri Açısından Türk Vergi Sisteminin Değerlendirilmesi”, Prof. Dr. Nezihe Sönmez’e Armağan, İzmir 1997, s.292.

[7]  Yusuf  Karakoç, “Hukuki Nedenlerden Kaynaklanan Vergi Kayıp ve Kaçakları”, 19. Türkiye Maliye Sempozyumu, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, Ağustos 2004, s. 94.

[8]  Maliye Hesap Uzmanları Vakfı, TOBB, Türk Vergi Sistemi Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Doğuşum Matbaacılık, İstanbul, 2002, s.195.

[9]    H. Nezih Şeker, Vergi İncelemesi, Beta Basım Yayım, İstanbul, 1994, s. 352.

[10]  Osman Okur, “Sahte fatura; kullanım nedenleri, verilen cezalar ve çözüm yolları”, Vergi Sorunları, Sayı: 107, Ağustos 1997, s. 72.

[11]  Hülya Ünnü, Türkiye’de Vergi Denetiminde Etkinliğin Sağlanmasında Belge Düzeninin Yeri ve Önemi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1999, s.75.

[12]  Revizyon ve İşletmelerde Vergi İncelemesi, T.C Maliye Bakanlığı GGM Yayını, Güneş Matbaası, Ankara, 1973, s.55.

[13]  Şeker, a.g.e., s. 360.