|
||||
|
TÜRKİYE’DE ÖZELLEŞTİRMENİN ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE
ETKİLERİ
İlyas KARABIYIK*
ÖZET
Küreselleşen dünyada özelleştirme uygulamaları 1980’li yıllardan itibaren büyük bir ivme kazanmıştır. Bu uygulamalar Türkiye’de de 1984 yılından itibaren gündeme gelmiş ve bu çerçevede ülke kalkınmasında öncülük yaparak ekonomide önemli roller üstlenen KİT’lerin özelleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu sürecin çalışma hayatını derinden etkilemesi kaçınılmazdır. Çünkü özelleştirmenin amacı yalnızca kamu ekonomisini daraltmak değil yeni ekonomik düzenin gereklerine uygun bir çalışma hayatını da oluşturmaktır. Bu çalışmanın amacı, özelleştirme uygulamalarıyla kamu ekonomisinin daraltılması sürecinin çalışma hayatına etkilerini anlamaya çalışmaktır.
Anahtar Kavramlar: Özelleştirme, özelleştirme politikaları, çalışma, çalışma hayatı
EFFECTS OF PRIVATIZATION ON WORK LIFE IN TURKEY
ABSRACT
In the globalizing world, privatization practices has gained a big momentum since 1980. Such practises came into question since 1984 in Turkey and in this context choosen the way of privatization of KITs which play an important role in development of country. It is inevitable this process to affect deeply working life. Because the goal of the privatization is not only restrict the public economy but create a working life conforming with requirement of new economical structure. The aim of this study is to try to understand the effects of restriction process of public economy by privatization practizes.
Keywords: Privatization, privatization policies, working, working life
*Yrd. Doç. Dr. Erzincan Üniversitesi Üzümlü MYO ikarabiyik@erzincan.edu.tr
I.GİRİŞ
1929-30 ekonomik krizine kadar ekonomiyi yönlendiren temel düşünce klasik iktisadın piyasanın kendi dengesini gerçekleştireceğine olan inancına dayanmaktadır. Krizle birlikte, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntısından sonra bu kuramsal görüş geçerliliğini yitirmiş, Keynes’in ekonomiye müdahale ve refah devleti anlayışı genel kabul görmüş ve 1970’lere kadar devam ederek tepe noktasına ulaşmıştır[1]. Dünya ölçeğinde yüksek bir büyüme ve gelişme hızı tutturulmasını sağlayan refah devleti 1970’li yıllarda darboğaz şeklinde başlayan yeni bir bunalımla karşı karşıya kalmıştır[2] 1929 bunalımından daha yıpratıcı ve yaygın olarak gerçekleşen bu kriz, ekonomik alanda piyasa ekonomisine dönüşü beraberinde getirmiştir[3]. Böylece devletin küçülmesi, sosyo-ekonomik işlerin tasfiyesi ve özelleştirme gündeme gelmiştir.
1970’li yıllarda petrol krizinin de etkisiyle özellikle gelişmiş ülkelerde enflasyon ve işsizlik birlikte ortaya çıkmış, kamu açıkları ve kamu borçları artmış, müdahaleci iktisat politikaları önceki başarıları gösterememiştir. Bu başarısızlık, Keynesyen teoriye duyulan güvenin sarsılmasına ve bu teoriye yönelik eleştirilerle birlikte alternatif çözümlerin gündeme gelmesine neden olmuştur. Bu eleştirilerin ve çözümlerin ortak noktası devletin ekonomideki rolünün azaltılarak özel girişimin güçlendirilmesi olmuştur[4]. Diğer bir deyişle özelleştirme olgusu, 1970’li yıllarda yaşanan dünya ekonomik krizinden çıkış yolları arama sürecinde ortaya çıkmış bir çözüm yöntemidir. 1929 krizinde çözüm olarak öngörülen kamu müdahalesi ve KİT yöntemi, 1970 krizinde neden olarak görülmüştür[5]
Özelleştirme gelişmiş ülkelerde bir iktisat politikası, gelişmekte olan ülkelerde ise bütün iktisadi problemlerin çözümünde etkin bir araç olarak görülmekte ve 1980’den sonra gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerin ekonomik ve siyasal gündemlerinin en önemli konulardan birini oluşturmaktadır[6].
1970 sonrasında sanayileşmiş batı ülkelerinin endüstri ilişkileri sistemlerinde, meydana gelen değişim, teknolojik gelişme, devletin endüstri ilişkileri sisteminde üstlendiği rolün farklılaşması, işçi sendikacılığında da darboğaza girilmesinde etkin bir rol oynamıştır[7]. Böylece 1970’li yıllarda başlayan ekonomik kriz Kesnesci iktisat politikalarını tahtından indirmekle kalmamış, sendikalara yönelik yoğun eleştirileri de beraberinde getirmiştir[8]. Çünkü özelleştirme politikalarını savunanlar, yalnızca kamu ekonomisini ve kamu mülkiyet alanını daraltmakla yetinmemekte, yeni ekonomik düzenin gerçeklerine uygun yeni bir çalışma hayatını da kaçınılmaz olarak öngörmektedirler.
Başka bir ifadeyle, kamu kesiminin yeniden yapılanması, üretim sisteminde değişmeler, çalışma ilişkilerinde, sosyal güvenlik, istihdam ve ücret sistemlerinde farklı uygulamalar, gelir dağılımında değişmeler özelleştirme politikalarının hem hedeflenen hem de öngörülen doğal sonuçlarıdır. Bu yapısal değişmelerden işçi sendikalarının güç ve önem kaybederek menfi yönde etkilenmesi de beklenen sonuçlardan biri olacaktır.
Bu çalışma, Türkiye’de özelleştirme sürecinin çalışma hayatı ve sendikalar üzerindeki etkilerini incelemek amacını taşımaktadır. Özelleştirme politikalarının işgücünün gayrisafi yurtiçi gelirden aldığı payı, gelir dağılımını, işsizliği ve sendikalı işçi sayısını nasıl etkilediği ortaya konmaya çalışılacaktır.
II. ÖZELLEŞTİRMENİN TANIMI
Dar anlamda özelleştirme, kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyet ve yönetiminin özel kişi ya da kurumlara devredilmesidir. Geniş anlamda özelleştirme, devletin ekonomi içindeki varlığının azaltılması veya ortadan kaldırılması için sadece kamu iktisadi teşebbüslerinin değil diğer kamu kurum ve kuruluşlarının ürettikleri mal ve hizmetlerin de özel kesime devredilmesi anlamına gelir[9]. Diğer yandan, özel hukuk kişilerinin piyasaya girişlerinin çeşitli biçimlerde engellenmesiyle oluşturulmuş devlet tekellerinin, kurumsal serbestleştirme (deregülasyon) yapılarak kaldırılması ve özel girişimcilerin piyasaya serbestçe girişinin sağlanması da geniş anlamda özelleştirmedir[10]. Bu nedenle özelleştirmeyi “gerçek bir piyasa ekonomisinin uygulanabilmesi için gerekli ortamın sağlanabilmesi amacıyla; kamusal, iktisadi ve hukuki tüm engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik karar, işlem ve davranışlar”[11] olarak tanımlayabiliriz. Genel olarak özelleştirme kavramı toplumsal ihtiyaçların karşılanması konusunda yeni bir düşünce şeklini ve yeni bir bakış açısını simgelemektedir. Bunun anlamı, ihtiyaçların karşılanmasında devlete daha az, bireylere ve toplumun özel kurumlarına daha çok güven duyulmasıdır[12].
III. TÜRKİYE’DE ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI (1984-2009)
Türkiye’de özelleştirmeye ilişkin ilk yasal düzenleme, 29.2.1984 tarih ve 2983 sayılı Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması hakkındaki Kanun ile yapılmıştır[13]. Bu kanun ile gelir ortaklığı senedi, hisse senedi ve işletme hakkı devrinden oluşan özelleştirme yöntemleri tanımlanarak, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi ve Kamu Ortaklığı Fonu kurulmuştur. Daha sonra 2985 sayılı Kanun ile Toplu Konut Fonu kurularak, Fonun, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu ve Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi ile ilişkileri tanımlanmıştır[14]. Özelleştirmeye dair en son yasal düzenleme, üzerinde daha sonra değişiklikler yapılmış olmakla birlikte 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı “Özelleştirme Kanun"dur. [15]
Özelleştirme çalışmaları, 1984 yılında kamuya ait yarım kalmış tesislerin tamamlanması veya yerine yeni bir tesis kurulması amacı ile özel sektöre devri uygulamaları ile başlamıştır. 1985 yılından itibaren 270 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 524 taşınmaz, 8 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 103 Tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır. 25 kuruluştaki kamu payı ile 4 taşınmaz[16] daha sonra özelleştirme işlemine tabi tutulmaksızın kapsamdan çıkarılmak, tasfiye edilmek veya kapsamda olmayan başka bir kuruluşla birleştirilerek tüzel kişiliği sona erdirilmek üzere devredilmiştir.
1986 yılından itibaren hız kazanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla yürütülen program çerçevesinde, bugüne kadar 199 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapılmış ve bu kuruluşlardan 188’inde hiç kamu payı kalmamıştır[17].
1985 yılından 2009’a kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam tutarı 38.6 milyar dolar düzeyindedir (Şekil-1). Bir bölümü vadeli ve döviz cinsinden gerçekleştirilen bu hisse senedi ve varlık satış işlemlerinden 31 Aralık 2009 itibariyle 28 milyar dolar net giriş sağlanmıştır. Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlardan elde edilen 4 milyar dolar temettü geliri ve 10 milyar dolar diğer kaynaklarla birlikte 1985 – 31 Aralık 2009 dönemi toplam kaynakları 43 milyar dolar düzeyine ulaşmaktadır. Aynı dönemde özelleştirme uygulamaları çerçevesinde 41 milyar dolar tutarında kullanım gerçekleştirilmiştir. Özelleştirme uygulamalarına ilişkin kullanımların % 98’lik bir bölümü, kapsamdaki kuruluşlara sermaye iştiraki, kredi borçları ve personel ödemeleri, özelleştirme bonoları ve Hazine’ye aktarmaya ilişkin ödenen tutarlardır[18].
Özelleştirme uygulamaları sonucunda elde edilen kaynakların kullanımı dört ana başlık altında toplanmaktadır[19].
Bunlardan birincisi özelleştirme kapsamındaki kuruluşlara yapılan ödemelerdir. 10 milyar dolar düzeyinde ve toplam kaynakların %26’sını kapsayan bu tutar, kuruluşlara yapılan sermaye iştirakleri, verilen krediler, çalışanlara yönelik iş kaybı ve özelleştirme sonrası tazminatları ile emeklilik primi ödemeleri gibi kullanım kalemlerinden oluşmaktadır.
İkincisi, aynı tarih itibariyle 19 milyar dolar düzeyinde ve toplam kullanımların %47’sini kapsayan, Hazineye ve Hazine bünyesinde bulunan Kamu Ortaklığı Fonu’na yapılan aktarmalardır[20]. Bu Fon’un kullanım alanı ise mevzuatla sadece baraj, otoyol ve içme suları gibi altyapı tesislerinin finansmanıyla sınırlandırılmıştır.
Üçüncüsü, özelleştirme uygulamaları için çıkarılan bono ve tahvil ödemeleri gibi tutarlardan oluşmaktadır. Bu ödemelerin toplamı da yine aynı dönemde 11 milyar dolar düzeyinde olup, toplam kullanımların %26’sını kapsamaktadır.
Yukarıda belirtilen üç ana kullanım kalemi toplamı olan 40.7 milyar dolar düzeyindeki tutar, toplam kullanımların % 98’ini kapsamakta ve özelleştirme olgusu olsa da, olmasa da, devletin Hazinesinden yapmak zorunda olduğu tutarlardan oluşmaktadır.
Dördüncü kullanım kalemi ise, özelleştirmeye bağlı olarak yapılan ve gider-masraf olarak tanımlanabilecek uygulamalar için yapılan; özellikle danışmanlık hizmeti, ihale ilanları ile reklam ve tanıtım giderlerinden oluşur. Bu ise toplam kullanımların yalnızca % 1’ine tekabül etmektedir[21].
IV. ÖZELLEŞTİRME VE ÇALIŞMA HAYATI
Özelleştirmenin çalışma hayatı ve çalışanlar üzerindeki etkileri, bütün ülkeler açısından benzer özellikler göstermekle beraber, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, sendikal hak ve özgürlüklerin engellerle karşılaşması, işsizliğin artması, iş güvencesinin zayıflaması, çalışma alanındaki esnekleştirme, farklı ücret uygulamaları ve taşeronlaşmanın etkinleşmesi; çalışma hayatını derinden etkilemiş ve özelleştirmenin toplumsal boyutunu ön plana çıkarmıştır.
Bu bağlamda özelleştirme sonucu çalışma hayatında değişmeler ortaya çıkmıştır. Meydana gelen bu değişmeler özetle şöyle sıralanmıştır: Özelleştirme ile sendikaların yapmış oldukları toplu sözleşme hakları ve yönetime katılma hakları zayıflamıştır. Özelleştirilen alanlarda yeni işverenler, toplu sözleşme yerine bireysel sözleşme yoluna gitmişlerdir. Sendikalar çalışma hayatı üzerindeki güç ve etkinliklerini kaybetmişlerdir. Çalışanların ücret düzeyleri düşmüş ve çalışma saatleri artmıştır. Özelleştirme sonucunda, parça başı ödeme ücret dondurmaları, yeni iş değerlendirme sistemleri getirilmiştir. İşten çıkartmalar olmuş personel tasfiyesinin boyutu büyümüştür. Üst düzey yöneticilerin gelirleri artmıştır. İşçi sendikalarının iş yerlerindeki imkânları kısıtlanmıştır. İşletmeye ilişkin bilgilenme imkânları ortadan kaldırılmıştır[22].
Bu sonuç ve değişmeler bağlamında, özelleştirmenin çalışanlar ve çalışma hayatı üzerindeki etkilerini, istihdam düzeyindeki değişme, işten çıkarma ve işsizlik, sendikasızlaştırma, toplu iş sözleşmelerindeki değişiklik, ücret yapısındaki değişme ve ücretlerdeki düşüş, çalışma şartlarında değişme ve sosyal güvenlikte zayıflama olarak sıralayabiliriz.
1. İstihdam Durumu
Özelleştirmeye konu olan KİT kuruluşları Türkiye çalışma hayatında fevkalade önemli istihdam alanlarıdır. Özellikle KİT faaliyetlerinin tarım dışı alanlarda yoğunlaşmış olması, bu kuruluşların tarım dışı istihdamdaki önemini ön plana çıkarmıştı[23]. 1991 yılında KİT’lerin tarım dışında istihdam ki payı %6,8 iken bu oran 2000 yılında yaklaşık %4 ve 2005’de yaklaşık %2’dir (Tablo 4).
Genel istihdam düzeyi artarken, özellikle 1987 yılından sonra istihdamı azaltmaya yönelik politikaların belirli ölçüde başarılı olması ve özelleştirmenin hızlanması KİT’lerde istihdam oranını da önemli ölçüde azaltmıştır[24].
1991 yılında Türkiye’de toplam istihdamın % 3,6’sı oranında 700 bin kişi KİT’lerde istihdam edilmiş iken, bu sayı 2000 yılında 194 bin kişi azalarak 506 bine düşmüş ve toplam istihdamın % 2,5’ni oluşturmuştur. Bu azalış devam etmiş 2001 yılında toplam istihdamın %2,3 ü (495 bin kişi) KİT’lerde istihdam edilirken; bu sayı 2005 yılında %41,8 oranında düşerek (207 bin kişi) 288 bine gerilemiştir. Türkiye’deki toplam istihdam içinde KİT payı ise %1,3’e gerilemiştir. 2009 sonunda ise, KİT faaliyetlerinin durdurulmuş olmasına rağmen, KİT’lerin istihdam payı %1 ile 207 bin kişiye gerilemiştir (Tablo 4).
2. İşten çıkarma ve İşsizlik
Özelleştirme ile çalışanlar açısından yaşanan en önemli etki işten çıkarmalar ve beraberinde gelen işsizlik olmuştur. Kısa dönemde ortaya çıkan bu yoğun işsizlik özelleştirmenin neden olduğu önemli sonuçlardan biridir[25].
Kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesiyle birlikte özel işletmeciler ekonomik olmayan işçi istihdamlarının yarattığı maliyetlerden kurtulma eğilimine girmişlerdir. Bu durum işçi çıkartmak ve personel tasfiye etmek olarak çalışma hayatına yansımıştır[26].
Özelleştirme ile yaşanan işçi tasfiyesinin istihdamda yarattığı daralma toplumsal sorunların başında gelen işsizlik problemini pekiştirmiştir. Özelleştirme sonrası işverenin çalışan personelin kadrosunda da verimlilik ve etkinliği artırmak için yaptığı kadro değişiklikleri işçi devrini yükseltmiştir. İşçi devrindeki işe giriş ve çıkıştaki bu hareketlilik mevcut istihdamın daralmasına etki eden faktörlerden biri durumuna gelmiştir. Özelleştirme ile kamu işletmelerindeki işçiler arasında yer değiştirmeler görülmüştür[27]. Özelleşen iş yerlerinde işten atılma oranı %68,2’ye yükselmiştir[28]. Bütün bunlar işsizlik probleminin derinleşerek toplumsal yaraya dönüşmesine sebebiyet vermiştir.
3. Sendikasızlaştırma
Sendikasızlaştırma; yasal düzenlemeler ve işverenlerin tutumlarına bağlı olarak sendikalaşma hakkının kullanılmasının engellenmesi, yani sendikaların üye sayılarının azaltılmasıdır[29]. Sendika hakkının tehdide uğraması kapsamında sendikasızlaştırma olgusu yasal düzenlemeler ve işverenlerin sendikalaşmaya karşı olumsuz tutumlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İşçiler arasından olumsuz bir gelişme olarak ortaya çıkan sendikasızlaştırma özelleştirmenin arkasında yatan temel amaçlardan biri durumundadır[30].
Neo-liberal politikalarla sermayeye tanınan sınırsız hareket imkânı, çalışma hayatında esnekleştirme ve kuralsızlaştırma, sendikal hareketin etkinliğini ve gücünü kırmıştır[31]. Özelleştirme uygulamaları kapsamında çok sayıda işçinin işten çıkarılması, bunun sonucunda sendikaların üye sayılarının ve pazarlık güçlerinin azalması çalışma hayatı üzerindeki güçlerini kaybetmelerine neden olmuştur[32].
Tabiatı gereği işçi ücretlerinin sebebiyet verdiği maliyet unsurlarını en az seviyede tutmayı amaçlayan sermaye; her zaman karşısında güçsüz, dağınık, örgütlenmemiş işçi kitlesi görmek ister. Bu nedenle de mümkün olduğunca iş yerlerinde örgütlenmemiş sendikasız işçi kitlesi çalıştırmayı arzu eder[33]. Özelleştirme uygulamaları dikkate alındığında, kamuda yoğun olan işçi kitlesinin tasfiye edilmiş olduğu ve emek piyasasında yoğun işsizlik olduğu görülmektedir[34]. Bu ortamda işçiler, işini kaybetme korkusuyla sendikal örgütlenmeye girmekten kaçınmaktadırlar. Bunun yanısıra Türkiye’de, sendikaların daha çok kamuda örgütlendikleri dikkate alındığında özelleştirme sendikaları önemsizleştirmiştir.
Türkiye’de, özelleştirilecek kamu işletmelerinde sözleşmeli personel uygulamaları, kamuda sendikasızlaştırma sonucunun sağlanması açısından etkili olmuş ve geniş imkânlar sağlamıştır. Bu çerçevede özelleştirme için sendikasızlaştırma, özelleştirilecek işletmelerin müstakbel sahipleri açısından cazip hale getirilmesinde etkili bir yöntem olarak uygulanmıştır[35].
4. Toplu İş Sözleşmelerinde Değişiklik
Endüstri ilişkilerinin temel yapılarından birini oluşturan toplu iş sözleşmeleri özelleştirme uygulamalarından kapsam ve içerik olarak etkilenmiştir.
Özelleştirme uygulamasıyla işten çıkarmalar ve sendikal işçi sayısındaki azalma ölçüsünde toplu iş sözleşmelerin kapsamı daralmaktadır. Sendikalar özelleştirme ile birlikte, işten çıkarmalar ve sözleşme kapsamındaki daralmayı bir arada yaşarlar. Bu birliktelik aynı zamanda toplu sözleşme yetkisini de tehlikeye atabilir. Toplu iş sözleşmelerinde kapsam daralmasına yol açan faktörlerden bir diğeri ise, sözleşmeli personel, kapsam dışı personel, çırak, stajyer ve part-time istihdam çalıştırma biçimleridir[36].
Özelleştirmenin toplu iş sözleşmeleri üzerine yaptığı bir diğer etki, kamu kesiminde çok sayıda işçiyi kapsayan işletme, toplu iş sözleşmelerinden iş yeri toplu sözleşmelerine doğru bir kayış sağlamış olmasıdır. Bugün toplu sözleşme uygulayan ve sendika sistemi içinde kalan işyerleri ile sendikal ilişkilerden uzak kalan kayıt dışı faaliyet gösteren iş yerleri arasında ciddi bir haksız rekabet yaşanmaktadır[37].
İçerik yönünden tek amacı karını maksimize etmek olan özel sektör işvereni, çalışanların her türlü kazanımını engel olarak görmekte ve dolayısıyla özelleştirme sonucu bu kazanımları geriletme çabası ön plana çıkmaktadır[38]. 1983 sonrası dönemde toplu pazarlık, işçi sayısı sınırlı kalmış sendikalar az sayıda işçi haklarını toplu pazarlık yoluyla koruyabilmişlerdir. Sendikaların gücünü kaybetmelerine bağlı olarak toplu pazarlık olumsuz yönde etkilenmiştir[39].
5. Ücret Yapısındaki Değişme ve Ücretlerdeki Düşüş
Özelleştirme ile özel sektör işvereni için belirleyici olan maliyetleri düşürme, öncelikle ücretleri azaltma yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu yaklaşımla yapılan uygulamaların bir sonucu olarak da ücretler düşer.
Özelleştirme ile yaşanan ücret azalmalarının en belirgin şekilde görüldüğü uygulama taşeronlaşmadır. Kamu harcamalarının kısılması ve kamu işletmelerinin özelleştirilmesine paralel olarak kamu sektöründe, öncelikle hizmet sektöründe başlayan taşeronlaşma daha sonra üretim iş yerlerinde de yaygın olarak uygulamaya konulmuştur[40]. İş gücü maliyetini azaltmak ve özelleştirmeyi kolaylaştırmak maksadıyla yapılan taşeronlaşma ile düşük olan ücretler daha da düşebilecektir.
Özelleştirmenin ücretler konusunda gündeme getirdiği bir başka husus, verimliliğe, yani performansa dayalı ücret sistemleridir. Performansa dayalı ücret sistemi ile ücretler bireyselleştirilmekte ve işçi-işveren sendikalarının kollektif ilişkiler yoluyla belirlediği ücret standartlarından uzaklaşılmaktadır. Sendikacılık hareketi içinde, bu sistemler işçileri doğal olmayan bir hızla çalışmaya ve işçiyi diğer işçiyle rekabete sokarak işçilerin güvenlik ve sağlığını tehdit altına sokabilmektedir[41].
6. Çalışma Şartlarında Değişme
Özelleştirme çalışma şartlarını emek aleyhine değiştirirken, var olan sorunları da derinleştireceği beklenebilir. Çünkü özelleştirme uygulamalarıyla çalışma süreleri uzatılmış, çalışma şartları ağırlaşmış, işçinin kazanımları gerilemiş ve ücret yapısındaki değişme ile ücretler düşme eğilimine girmiş olabilir.
İşçi sağlığı, iş güvenliği ve işçinin kazanımları, işletmeler kamunun elinde iken daha yüksek olmasına rağmen, bu işletmelerin özele devri ile bu hususlarda işçi aleyhine bir durumun ortaya çıktığı genel olarak kabul edilmektedir. Bu durum, ihmallerin ve özellikle her türlü güvenceden yoksun, küçük ve dağınık kaçak iş yerlerinde daha belirgin bir şekle yaşandığı ileri sürülmektedir[42].
7.Sosyal Güvenlikte Zayıflama
Özeleştirme ile yaşanan işten çıkarmalar, beraberinde prim gelirlerini azaltıcı sonuçları da beraberinde getirmiştir. Erken emeklilik gibi uygulamalar sosyal güvenlik müesseselerini mali sıkıntı içine iterken ve bundan doğan bütün mali yükü sosyal güvenlik müesseselerine aktarmaktadır. Yine özelleştirmenin taşeronlaşma, geçici ve mevsimlik çalışma ve diğer istihdam biçimleri sonucunda da sosyal güvenlik sistemini olumsuz yönde etkileyebilir. Sosyal güvenlik hizmetlerinin özelleştirme ile birlikte fiyatları artacağından dolayı düşük gelirli geniş halk kesimleri, bu hizmetlerden yararlanamama riskiyle karşılaşabilirler. Bu hali ile özelleştirme uygulamaları sosyal güvenlik haklarını zayıflatma eğilimini ortaya çıkaran bir boyut kazanabilir[43].
IV. SONUÇ DEĞERLENDİRME
Devletin ekonomiye müdahale etmemesi ve geleneksel faaliyetler dışına çıkmaması şeklinde özetlenen Klasik Liberal görüşün toplum ihtiyaçlarına cevap vermede yetersiz kalması ve ekonominin ihtiyaç duyduğu yatırımlara özel sektör sermaye birikiminin yetmemesi dolayısıyla, devletin klasik görevleri yanında; özellikle 19.yüz yılda başlayan kapitalistleşme süreciyle hızlı gelişme sonucu boyutları genişleyen iktisadi hayatı yönlendirmek ve ihtiyaçları karşılamak amacıyla KİT kuruluşları iktisadi hayata dâhil edilmiştir. Bu haliyle, ekonomik bir ihtiyacın sonucu olarak kurulan KİT’ler, 1980’lerin neo-liberal akım ve iktidarlarının gözde sloganı olan özelleştirme politikalarıyla iktisadi hayattan tasfiye sürecine girmiştir.
Türkiye’de KİT’ler hızlı bir sanayileşmeyi gerçekleştirmek amacıyla ve yurt içindeki özel sermaye birikiminin bu amacı sağlayacak yeterlikte olmaması nedeniyle kurulmuştur. 1960’lardan itibaren ithal ikameci sanayileşme strateji doğrultusunda hem sayıları, hem de ülke ekonomisi içindeki ağırlıkları artmıştır. İzlenen ekonomi politikalarına uygun olarak verilen görevler çerçevesinde KİT’ler, bir yandan devletin ekonomiyi yönlendirmesinde araç olarak kullanılırken, diğer yandan sermaye yetersizliği nedeniyle üretemeyen ülkenin kalkınmasında üreticilik görevini üstlenmiş, izledikleri yatırım ve fiyat politikalarıyla da sermaye birikimine ve özel kesimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Ancak KİT’lerde, gizli işsizlik ve aşırı personel istihdamı, işe gelmeden ücret alma ve sürekli zarar gerekçe gösterilerek özelleştirilmeye gidilmiştir. Hâlbuki KİT’lerde aşırı istihdama yol açan uygulamalar siyasi iktidarın bu alanda uyguladığı bir istihdam politikasıdır. Zarar etmelerinin asıl sebebi ise bu kuruluşların her dönemde iktidarlar tarafından istihdam, yatırım, üretim ve fiyatlandırma konularında politik bir araç olarak kullanılmasıdır[44].
Özelleştirme, ekonomik ve siyasal nedenlerle, 1980’li yıllardan itibaren devletin iktisadi hayattaki varlığının azalması ve giderek ortadan kalkması, ekonomik liberalleşmenin sağlanarak rekabetçi piyasa yapısının oluşturulması; bütçe açıklarının azaltılması, kamu kesiminde verimliliğin artırılması, sermayenin tabana yayılması gibi çok yönlü amaçlar için bir yöntem ve politika olarak geniş bir uygulama alanı bulmuştur.
Ancak bu olgu, ülkelerin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak farklı gerekçelere dayanmaktadır. Gelişmiş ülkeler açısından piyasa ekonomisinin daha iyi işlemesi için bir tür yeniden yapılanma aracı olarak kabul edilirken; gelişmekte olan ülkeler için, genellikle bütçe açığını kapatmak, kamu borçlarını finanse etmek, hazineye gelir sağlamak, kötü yönetim ve rüşvetle mücadele etmek gibi nedenler özelleştirme gerekçesi sayılmıştır.
Henüz genel bir işsizlik sigortasının gerçekleştirilemediği, işsizlik oranının %15 düzeylerinde seyrettiği, yatırımların neredeyse durduğu, uygulanmak istenen ekonomik modelin henüz oluşturulamadığı ve keyfi işten çıkarmaların yüksek olduğu Türkiye’de, ne pahasına olursa olsun KİT’lerin özelleştirilmesi, çalışma hayatını derinden etkilerken sosyo-ekonomik sorunların da artmasına neden olmuştur.
Bu bağlamda özelleştirmenin çalışma hayatına etkisinin konu edildiği bu çalışmada elde edilen sonuçları şöyle sıralayabiliriz:
Her ne kadar Türkiye özelleştirme kavramıyla 1984 yılında tanışmış olsa da, uygulamalar 2000’li yıllarda ve özellikle 2005 yılı sonrasında yoğunlaşmıştır (Tablo 1 ve Şekil 1).
Özelleştirme politikalarının uygulandığı yaklaşık 26 yıllık bir süreçte, küçük iyileşmeler olmasına rağmen gelir dağılımındaki bozukluğun hala dikkat çekici olduğu, özelleştirme uygulamalarının yoğunlaştığı 2000 sonrası yıllarda daha önce gözlemlenen iyileşmelerin de duraksamaya başladığı görülmektedir. Gini katsayısı, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında hala çok yüksektir (Tablo 2).
Özelleştirme uygulamalarının hız kazandığı 2000 yılından itibaren işgücünün GSYİH’dan aldığı pay önce bir düşüş süreci yaşamış, sonra da % 26 civarında istikrarlı bir noktaya yerleşmiştir (Tablo 3).
Özelleştirme uygulamalarının yoğun olduğu 2000’li yıllarda işsizlik oranının yükseldiği ve bu yüksek oranların istikrarlı bir şekilde devam ettiği görülmektedir. Aynı süreçte, sendikalı olan işçilerin toplam işçilere oranını gösteren sendikalaşma oranı, önceki döneme göre daha düşük bir oranda kalmaktadır (Tablo 3). Bu durum, gelecek yıllarda işgücünün GSYİH’dan alacağı payın daha da azalmasına yol açabilir.
İşsizliğin önemli bir sorun olduğu Türkiye’de, özelleştirmenin büyük bir hızla sürdürüldüğü dönemde bile KİT’lerin önemli bir istihdam aracı olduğu görülmüştür (Tablo 4).
Sonuç olarak gelir dağılımı, istihdam ve sendikalı olmak gibi göstergeler açısından ele alındığı zaman, çalışma hayatının özelleştirme politikalarından olumsuz etkilendiği söylenebilir.
EKLER
TABLO.1:1986 - 2009 Dönemi Gerçekleştirilen Özelleştirme İşlemleri (ABD Doları) |
|||||
Özelleştirme Yöntemi |
Yıllar |
1986-2007 |
2008 |
2009 |
Toplam |
|
(ABD Doları) |
(ABD Doları) |
(ABD Doları) |
(ABD Doları) |
|
Blok Satış |
18.159.166.639 |
2.040.000.000 |
0 |
20.199.166.639 |
|
Tesis/Varlık Satışı |
4.821.223.576 |
2.256.200.287 |
2.270.211.611 |
9.347.635.474 |
|
Halka Arz |
5.180.202.610 |
1.911.000.000 |
0 |
7.091.202.610 |
|
İMKB'de Satış |
1.261.053.768 |
0 |
0 |
1.261.053.768 |
|
Yarım Kalmış Tesis Satışı |
4.368.792 |
0 |
0 |
4.368.792 |
|
Bedelli Devirler |
615.730.069 |
89.923.687 |
3.613.144 |
709.266.900 |
|
TOPLAM |
30.041.745.454 |
6.297.123.974 |
2.273.824.755 |
38.612.694.183 |
Kaynak: www.oib.gov.tr 28.01.2010
Şekil- 1: Yıllar İtibariyle Özelleştirme
Kaynak: www.oib.gov.tr 28.01.2010
TABLO.2: Eşdeğer Hane Halkı Kullanılabilir Gelire Göre Sıralı % 20’lik Gruplar
Hane Halkı Yüzdeleri |
1986 |
1987 |
1994 |
2002 |
2003 |
2004 |
2005 |
2006 |
2007 |
En düşük % 20 |
3,9 |
5,2 |
4,9 |
5,3 |
6,0 |
6,0 |
6,1 |
5,1 |
5,8 |
İkinci % 20 |
8,4 |
9,6 |
8,6 |
9,8 |
10,3 |
10,7 |
11,1 |
9,9 |
10,6 |
Üçüncü % 20 |
12,6 |
14,1 |
12,6 |
14,0 |
14,5 |
15,2 |
15,8 |
14,8 |
15,2 |
Dördüncü % 20 |
19,2 |
21,2 |
19,7 |
20,8 |
20,9 |
21,9 |
22,6 |
21,9 |
21,5 |
En yüksek % 20 |
55,9 |
49,9 |
54,9 |
50,1 |
48,3 |
46,2 |
44,2 |
48,4 |
46,9 |
Gini Katsayısı |
0,50 |
0,43 |
0,49 |
0,44 |
0,42 |
0,40 |
0,38 |
0,43 |
0,41 |
Kaynak: www.tuik.gov.tr
TABLO.3: Sendikalaşma Oranı, GSYİH İşgücü Ödemeleri, İşsizlik Oranı(%)
Yıllar |
Toplam İşçi Sayısı |
Sendikalı İşçi |
Sendikalaşma Oranı % |
GSYİH İşgücü Ödemeleri % |
İşsizlik Oranı % |
1984 |
2.553.384 |
1.427.271 |
55.89 |
21,0 |
7,8 |
1985 |
2.819.517 |
1.828.471 |
64.85 |
19,7 |
7,3 |
1986 |
3.075.343 |
1.953.892 |
63.53 |
19,4 |
8,1 |
1987 |
3.268.030 |
2.044.797 |
62.56 |
20,7 |
8,5 |
1988 |
3.483.212 |
2.227.029 |
63.93 |
21,5 |
8,7 |
1989 |
3.564.214 |
1.834.969 |
51.48 |
24,0 |
8,7 |
1990 |
3.563.527 |
1.997.564 |
56.05 |
27,2 |
8,2 |
1991 |
3.513.064 |
2.130.811 |
60.65 |
31,9 |
7,8 |
1992 |
3.596.469 |
2.254.271 |
62.68 |
31,7 |
8,0 |
1993 |
3.742.380 |
2.485.681 |
66.41 |
30,9 |
7,7 |
1994 |
3.815.261 |
2.644.417 |
69.31 |
25,5 |
8,1 |
1995 |
3.905.118 |
2.667.014 |
68.29 |
22,2 |
6,9 |
1996 |
4.051.295 |
2.708.784 |
66.86 |
23,9 |
6,0 |
1997 |
4.215.375 |
2.774.622 |
65.82 |
25,8 |
6,7 |
1998 |
4.327.156 |
2.923.546 |
67.56 |
25,5 |
6,8 |
1999 |
4.381.039 |
3.037.172 |
69.33 |
30,7 |
7,6 |
2000 |
4.521.081 |
2.468.591 |
54.60 |
29,2 |
6,5 |
2001 |
4.562.454 |
2.609.672 |
57.20 |
28,3 |
8,4 |
2002 |
4.572.841 |
2.680.966 |
58.62 |
26,3 |
10,3 |
2003 |
4.781.958 |
2.751.670 |
57.54 |
26,1 |
10,5 |
2004 |
4.916.421 |
2.854.059 |
58.05 |
26,3 |
10,3 |
2005 |
5.022.584 |
2.945.929 |
58.65 |
26,6 |
10,3 |
2006 |
5.154.948 |
3.001.027 |
58.21 |
26,2 |
9,9 |
2007 |
5.292.796 |
3.091.042 |
58.40 |
- |
9,9 |
2008 |
5.414.423 |
3.179.510 |
58.72 |
- |
13,6 |
2009 |
5.398.296 |
3.232.679 |
59.88 |
- |
14.0 |
Kaynak: www.tuik.gov.tr
TABLO.4: KİT’lerin İstihdamdaki Payı (Bin kişi)
|
Türkiye İşgücü |
KİT İşgücü |
KİT’lerin İstihdam Payı (%) |
|||
Yıllar |
Genel |
Tarım Dışı |
Genel |
Tarım Dışı |
Genel |
Tarım Dışı |
1991 |
19.738 |
10.180 |
700 |
691 |
3.6 |
6.8 |
1992 |
19.770 |
10.998 |
687 |
678 |
3.5 |
6.2 |
1993 |
19.806 |
10.807 |
672 |
663 |
3.4 |
6.1 |
1994 |
19.665 |
10.858 |
643 |
635 |
3.3 |
5.5 |
1995 |
20.170 |
10.765 |
600 |
592 |
3.0 |
5.5 |
1996 |
20.894 |
11.515 |
558 |
550 |
2.7 |
4.8 |
1997 |
21.010 |
12.097 |
530 |
522 |
2.5 |
4.3 |
1998 |
21.597 |
12.313 |
528 |
521 |
2.4 |
4.2 |
1999 |
21.643 |
12.804 |
523 |
516 |
2.4 |
4.0 |
2000 |
20.579 |
13.476 |
506 |
499 |
2.5 |
3.7 |
2001 |
21.524 |
13.435 |
495 |
488 |
2.3 |
3.6 |
2002 |
21.354 |
13.896 |
432 |
426 |
2.0 |
3.1 |
2003 |
21.147 |
13.982 |
405 |
399 |
1.9 |
2.8 |
2004 |
21.791 |
14.391 |
368 |
363 |
1.7 |
2.5 |
2005 |
22.046 |
15.553 |
288 |
283 |
1.3 |
1.8 |
2006* |
20.423 |
15.516 |
225 |
- |
1.1 |
- |
2007 |
20.738 |
15.872 |
222 |
- |
1.1 |
- |
2008 |
21.194 |
16.177 |
209 |
- |
1.0 |
- |
2009 |
21.277 |
16.000 |
207 |
- |
1.0 |
- |
Kaynak: Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 2001 Kamu Teşebbüsleri Genel Raporu, Ankara
2002, s.53; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Genel Rapor 2001-2005, Ankara 2009, s. 32;
Hazine Müsteşarlığı, Aylık Ekonomik Göstergeler, Hazine Müsteşarlığı Matbaası, Ankara, 19 Şubat
2010, s.73; DPT,2008 Yılı Programı,Ankara 2007,s.74 http://www.dpt.gov.tr 08.03.2010
DPT,2009 Yılı Programı,Ankara 2008,s.74; http://www.dpt.gov.tr 08.03.2010
DPT,2010 Yılı Programı,Ankara 2009,s.74 http://www.dpt.gov.tr 08.03.2010
*2006 yılı ve sonrası yeni nüfus projeksiyonlarına göre alınmıştır. 2006 yılından önceki veriler
kaynaktan doğrudan alınmıştır.
KAYNAKÇA
Akarslan, Mediha; Türkiye’de ve Dünyada Özelleştirmenin Analizi, Sistem Ofset
Yayıncılık, Ankara, 1997.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu; 2001 Kamu Teşebbüsleri Genel Raporu,
Ankara, 2002.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu; Genel Rapor 2001-2005, Ankara 2009.
Batra, Ravi; Kriz 1990, (Çev: Oya Argun Çakır), Altın Kitaplar Yayınevi,1.bs,
İstanbul, Haziran 1988.
Baydur, Refik; “Değişim ve Sendikalar” Mercek Dergisi, Özel Sayı, S.2, İstanbul,
Nisan 1996.
Bayraktutan, Yusuf; “Dünyada Özelleştirme”,Özelleştirme, Teori, Dünya ve Türkiye
Deneyimi, (Ed. Yusuf Bayraktutan), Liberte Yayınları, Ankara 2003, ss.79-106.
Baytan, İlhan; Özelleştirme Hukuku ve Uygulamaları, 2.bsk, Yetkin Yayınları,
Ankara, 2009.
Bulut, Kemal; “Özelleştirme Politikalarının İstihdam Boyutu ve Enerji Sektörü”
http://www.emo.org.tr/ekler/c8001f834f6a5f0_ek.pdf. 03.03.2010
Çetik, Mete ve Akkaya, Yüksel; Türkiye’de Endüstri İlişkileri, Türkiye Ekonomik ve
Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul,1999.
Demir, Osman; “Özelleştirmenin Gerekçeleri ve Engelleri”, Özelleştirme, Teori,
Dünya ve Türkiye Deneyimi, Ed. Yusuf Bayraktutan, Liberte Yayınları, Ankara,
2003, ss. 15-47.
DPT; 2008 Yılı Programı,Ankara, 2007, http://www.dpt.gov.tr 08.03.2010
DPT; 2009 Yılı Programı,Ankara, 2008, http://www.dpt.gov.tr 08.03.2010
DPT; 2010 Yılı Programı,Ankara, 2009, http://www.dpt.gov.tr 08.03.2010
Eren, Aslan; Türkiye Ekonomisi, 2.bsk., Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, Eylül
2008.
Gökçe, Şahin; Özelleştirme mi Tekelleştirme mi?, Öz Gıda-İş Sendikası, Ankara,
Eylül 1992.
Işıklı, Alpaslan; Özelleştirme, Basisen Yayınları, İstanbul, Ekim 1993.
Işıklı, Alparslan; “Özelleştirme ve Sendikalar”, Özelleştirme Tartışmaları, Yay. Haz.
Aykut Polatoğlu, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, Eylül 1994.
Işıklı, Alpaslan; Yeni Dünya Düzeninde Özelleştirme, Türkiye Maden İşçileri
Sendikası Eğitim Yayınları, Ankara, 1996.
İLO; Toplu Pazarlık, TÜRK-İŞ Yayınları, Ankara, 1995.
Mahiroğulları, Adnan; “Türkiye’de 1980 sonrası Sendikalaşma ve Sendikalaşmayı
Etkileyen Unsurlar”, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları (Bora
Ocakoğlu’na Armağan), İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye Araştırmaları Merkezi
Yayınları, No: 4306/567/84, 40. Seri, Yıl 2000/2001, İstanbul, 2001.
Maliye Bakanlığı; 2010 Yılı Bütçe Gerekçesi, Ankara, Ekim 2009.
PETROL-İŞ; Özelleştirme Kimin İçin?, PETROL-İŞ Yayınları, İstanbul, 1997.
Saybaşılı, Kemali; “Mali Bunalım, İktisat Siyasası ve Özelleştirme”, Özelleştirme
Tartışmaları, Yay. Haz. Aykut Polatoğlu, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, Eylül
1994, ss.57-76.
Saylan, Gencay; Değişim Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi, İmge Kitapevi
Yayınları, Ankara, 1994.
Serim, Bülent; Anayasa ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Özelleştirme,
İzgi Yayınları, Ankara, 1996.
T.C. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı; Türkiye’de Özelleştirme, www. öib.gov.tr,
28.01.2010
TOBB; Özelleştirme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, TOBB Yayınları, Ankara,
Ağustos 1993.
Tokol, Aysen; Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, Nobel Yayınları, Ankara, Şubat 2005
TÜRK-İŞ; Özelleştirme Raporu, Ankara, 1993.
TÜRK-İŞ; KİT’ler ve Özelleştirme: İddialar ve Gerçekler, Demircioğlu Matbaacılık
Ankara, (y.t.y.)
Yasin, Melikşah; Uygulama ve Yargı Kararları Işığında Özelleştirmenin Hukuki
Rejimi, Yenilenmiş 2. bsk., Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul, 2007
Yorgun, Sayım; Dirilişin Eşiğinde Sendikalar, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa,
Ağustos 2007.
Hazine Müsteşarlığı; Aylık Ekonomik Göstergeler, Hazine Müsteşarlığı Matbaası, Ankara, 19 Şubat 2010
Internet: http:// www.oib.gov.tr
http://www.tuik.gov.tr
[1] Ravi Batra, Kriz 1990, Çev: Oya Argun Çakır, İstanbul, Altın Kitaplar Yayınevi, 1.bs , Haziran 1988, s.170-171.
[2] Gencay Saylan, Değişim Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara,1994, s.55-56.
[3] Alpaslan Işıklı, Özelleştirme, Basisen Yayınları, İstanbul, Ekim 1993, s.13.
[4] Osman Demir; “Özelleştirmenin Gerekçeleri ve Engelleri”, Özelleştirme, Teori, Dünya ve Türkiye Deneyimi, (Ed. Yusuf Bayraktutan), Liberte Yayınları, Ankara 2003, s. 15-16.
[5] Bülent Serim, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Özelleştirme, İzgi Yayınları, Ankara 1996, s.26.
[6] Mediha Akarslan, Türkiye’de ve Dünyada Özelleştirmenin Analizi, Sistem Ofset Yayıncılık, Ankara 1997, s.7.
[7] Kemali Saybaşılı,“Mali Bunalım, İktisat Siyasası ve Özelleştirme”, Özelleştirme Tartışmaları Yay. Haz. Aykut Polatoğlu, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, Eylül 1994, s.58.
[8] Alpaslan Işıklı, Yeni Dünya Düzeninde Özelleştirme, Türkiye Maden İşçileri Sendikası Eğitim Yayınları, Ankara 1996, s.1.
[9] Melikşah Yasin, Uygulama ve Yargı Kararları Işığında Özelleştirmenin Hukuki Rejimi, Yenilenmiş 2. bsk., Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul 2007, s. 1-2; (Dar anlamda özelleştirme için mutlak bir mülkiyet devrinin gerekip gerekmediği konusunda farklı görüşler vardır. Bazı yazarlar, devir işleminin kamu iktisadi teşebbüsü sermayesinin en az % 51’i kadar olması gerektiğini söylerken, karşı görüşte olanlar devredilecek sermaye payı büyüklüğünün önemli olmadığını, özelleştirmede asıl belirleyici husus sermayenin/faaliyetin özelleştirilmesi olduğu için, %10 gibi bir pay devrinin de özelleştirme olarak kabul edilebileceğini savunmaktadırlar.) Melikşah Yasin, age. s.1.
[10] Yusuf Bayraktutan; “Dünyada Özelleştirme”, Özelleştirme, Teori, Dünya ve Türkiye Deneyimi, (Ed. Yusuf Bayraktutan), Liberte Yayınları, Ankara 2003, s. 80.
[11] TOBB, Özelleştirme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 1993, s. 8-9.
[12] İlhan Baytan, Özelleştirme Hukuku ve Uygulamaları, 2. bsk., Yetkin Yayınları, Ankara 2009,s. 25.
[13] Aslan Eren, Türkiye Ekonomisi, 2.bsk., Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, Eylül 2008, s.246.
[14] T.C. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Türkiye’de Özelleştirme, www. öib.gov.tr, s.1, 28.01.2010.
[15] Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Genel Rapor 2001-2005, Ankara 2009, s.265.
[16] T.C. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Türkiye’de Özelleştirme, www. öib.gov.tr, s.8, 28.01.2010.
[17] Maliye Bakanlığı, 2010 Yılı Bütçe Gerekçesi, Ankara, Ekim 2009, s.279.
[18] T.C. ÖİB, Türkiye’de Özelleştirme, www. öib.gov.tr, s.10,11 28.01.2010.
[19] Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Genel Rapor 2001-2005, s.280.
[20] 26 Mayıs 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4568 sayılı Kanun çerçevesinde, 2001 yılından beri aktarma yapılmamıştır. T.C. ÖİB, Türkiye’de Özelleştirme, www. öib.gov.tr, s.11, 28.01.2010.
[21] T.C. ÖİB, Türkiye’de Özelleştirme, www. öib.gov.tr, s.11, 28.01.2010.
[22] TÜRK-İŞ, Özelleştirme Raporu, Ankara, 1993, s.14.
[23] Aslan Eren, Türkiye Ekonomisi,s.236.
[24] Aysen Tokol, Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, Nobel Yayınları, Ankara, Şubat 2005, s.291.
[25] Şahin Gökçen, Özelleştirme mi? Tekelleştirme mi?, Öz Gıda-İş Sendikası, Ankara Eylül 1992, s.79
[26] 1998 Eylül ayı itibariyle TÜRK-İŞ tarafından yapılan bir araştırma da, TÜRK-İŞ’ e bağlı üyesi bulunan kamu kuruluşlarından “15.219 işçi işten çıkarılmışken, işten atılma oranı ortalama %81,7 olarak tespit edilmiştir. Sendikalardan gönderilen ve sendikalı işçileri içeren bu rakamlar araştırma kapsamında yer alan çeşitli kuruluşlar itibari ile ele alındığında; Sümerbank’ın 13 işletmesinde çalışan 4.377 işçinin ve Havaş’ta çalışan 2.150 işçinin tamamının yani %100’ünün işten çıkarıldığını” göstermektedir. TÜRK-İŞ, KİT’ler ve Özelleştirme: İddialar ve Gerçekler, Demircioğlu Matbaacılık Ankara, (y.t.y.),, s.200.
[27] Bu şekilde 1997’nin ilk yarısı itibari ile 2.461 işçinin yer değiştirdiği tespit edilmiştir. PETROL-İŞ, Özelleştirme Kimin İçin?, PETROL-İŞ Yayınları, İstanbul, 1997, s.20.
[28] Kemal Bulut, “Özelleştirme Politikalarının İstihdam Boyutu ve Enerji Sektörü” s.146, http://www.emo.org.tr/ekler/c8001f834f6a5f0_ek.pdf. 03.03.2010.
[29] Adnan Mahiroğulları, “Türkiye’de 1980 sonrası Sendikalaşma ve Sendikalaşmayı Etkileyen Unsurlar”, Maliye Araştırma Merkezi Konferansları (Bora Ocakoğlu’na Armağan), İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye Araştırmaları Merkezi Yayınları, No: 4306/567/84, 40. Seri, Yıl 2000/2001, İstanbul,2001, s. 138.
[30] Alparslan Işıklı,”Özelleştirme ve Sendikalar”, Özelleştirme Tartışmaları Yay Haz. Aykut Polatoğlu, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, Eylül 1994, s.96,97,98.
[31] Sayım Yorgun, Dirilişin Eşiğinde Sendikalar, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa, Ağustos 2007, s.122.
[32] Aysen Tokol, Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, s.290.
[33] Mete Çetik ve Yüksel Akkaya, Türkiye’de Endüstri İlişkileri, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s. 115.
[34] Aysen Tokol, Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, s.291.
[35] Alpaslan Işıklı, “Özelleştirme ve Sendikalar”, s.102,103.
[36] PETROL-İŞ, Özelleştirme Kimin İçin?, PETROL-İŞ Yayınları, İstanbul 1997, s. 21.
[37] Refik Baydur “Değişim ve Sendikalar” Mercek Dergisi Özel Sayı S.2 İstanbul Nisan 1996 s.76.
[38] TÜRK-İŞ, KİT’ler ve Özelleştirme: İddialar ve Gerçekler, Demircioğlu Matbaacılık Ankara, (y.t.y.), s.203.
[39] Aysel Tokol Türk Endüstri İlişkileri Sistemi, s.249.
[40] TÜRK-İŞ, KİT’ler ve Özelleştirme: s.204.
[41] İLO, Toplu Pazarlık, Ankara, TÜRK-İŞ Yayınları, 1995, s.30.
[42] TÜRK-İŞ, KİT’ler ve Özelleştirme:, s.206.
[43] TÜRK-İŞ, KİT’ler ve Özelleştirme:, s.206.
[44] Mesela sadece 1987 seçimlerinde Zonguldak kömür işletmesine ilaven 8000 işçi işe alınmıştır.
Şahin Gökçe, Özelleştirme mi Tekelleştirme mi?, s.89.