Son Güncelleme Tarihi 19.02.2007
 
ŞUBAT 2007-SAYI 60

Makale:

 

 

 

İDARİ YARGIDA BAĞLANTILI DAVALAR

 

                                                                                  Yrd.Doç.Dr.Melikşah YASİN*

GİRİŞ

Parg. 1.                        Kural olarak, her uyuşmazlık için ayrı dava açılır. İdari yargılama usulünde de; idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklar için ayrı ayrı dava açılması gerekir. Bu genel ilkeye rağmen, bu çalışmada da üzerinde durulacak çeşitli nedenlerle, birden fazla uyuşmazlığın tek bir davada görülmesi veya birden fazla davanın birlikte görülmesi söz konusu olabilir. Gerek medeni yargılama usulünde gerekse idari yargılama usulünde, hangi durumlarda, birden fazla uyuşmazlığın tek bir dava ile görülebileceği veya ayrı ayrı açılmış davaların birleştirilebileceği haller ilgili yasalar ile düzenlenmiştir. İdari yargıda davaların birleştirilmesi veya davaların birlikte görülmesine ilişkin farklı düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak çalışmada, bu düzenlemelerden de bahsedilmekle birlikte, esasen İdari Yargılama Usulü Kanunun 38-42.maddelerinde düzenlenmiş olan bağlantı müessesi incelenmiştir.

 

1.GENEL OLARAK DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ

 

Parg. 2.                        1982 Anayasasının 142.maddesine göre, “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”. Ayrıca, kanuni hâkim güvencesini düzenleyen Anayasanın 37.maddesinde; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”ifadesine yer verilmiştir. Bu Anayasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, uyuşmazlıkları çözmekle görevli ve yetkili olan yargı yerlerinin önceden kanunla düzenlenmesi zorunludur. Ancak, bazı haklı nedenlerin bulunması durumunda, kimi uyuşmazlıkların asıl görevli ve yetkili olan mahkeme dışındaki bir mahkeme tarafından çözülmesi de mümkündür. Yargılama usulü kanunlarındaki görev ve yetki kurallarına istisna teşkil eden bu durumlar da, yasalarda açıkça düzenlenmiştir. İdari yargılama usulünde, uyuşmalıkların yetkili ve görevli olan mahkeme dışında görülmesine olanak tanıyan bağlantılı dava müessesesi de, bu istisnai durumlardan biridir.

 

Parg. 3.                        “Bağlantı” kavramı “birleştirme” kavramından fark mıdır? Bilindiği üzere, medeni yargılama usulünde aralarında bağlantı bulunan davaların “birleştirilmesi” kabul edilmektedir. İdari Yargılama Usulü Kanununda (İYUK) “birleştirme” kavramı kullanılmamıştır. Doktrinde GÖZÜBÜYÜK-DİNÇER;  Bağlantının, dosyaların birleştirilmesi anlamında olmadığı görüşündedir. Bu görüşe göre; “Bağlantı, bu dosyaların birleştirilmesi anlamında değildir. Bağlantı yoluyla, birbiri ile iç içe veya birbiri ile sebep-sonuç bağlantısı olan ve sonuçta da verilecek kararların birbirini etkileyecek nitelikte dosyaların ayrı ayrı yargı yerlerinde çözümlenmesinin doğuracağı sakıncalar öncelenecektir. Böylece bağlantılı konular aynı yargı yerinde çözümlenecektir. Sonuç da, ayrı ayrı yargı yerlerinde birbirinden habersiz kararların verilmesi ve bu kararların kesinleşmesi olasılığı giderilmiş olacaktır[1].” Ancak GÖZÜBÜYÜK-TAN ve KALABALIK idari yargılama usulünü inceledikleri eserlerinde İYUK’nun bağlantılı davalara ilişkin hükümlerini “davaların birleştirilmesi ve ayrılması” başlığı altında incelemektedir[2]. Yargı yerleri ise; “birleştirme” kavramını kullanmakta bir sakınca görmemektedir[3]. Kanaatimce, bağlantılı davaların aynı mahkemede görülmesi kararı bir “birleştirme” karardır. Zaten, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) 45.maddede aralarında bağlantı bulunması halinde, davaların mahkemece birleştirilebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca, medeni yargılama usulünde, davaların birleştirilmesi ile; bağlantılı davaların her birinin varlığının sona ermeyeceği; birleştirilen davaların birbirinden bağımsız olduğu kabul edilmektedir[4]. Kaldı ki; aşağıda ayrıntılı şekilde üzerinde durulacağı üzere, idari yargılama usulünde de aralarında bağlantı bulunan davaların, aynı mahkemede görülmesi halinde, bu davalar birlikte incelenmekte ve birlikte karara bağlanmaktadır. Dolayısıyla, idari yargıda bağlantı veya birleştirme kavramları arasında bir fark yoktur.

Parg. 4.                        Davaların birleştirilerek görülmesinin haklı gerekçeleri bulunduğu gibi, kavramın amacı dışında kullanılması sakıncalara da yol açabilir.

Parg. 5.                        Aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilerek görülmesinin gerekçelerinden biri, birbiri ile ilgili uyuşmazlıklar hakkında farklı mahkemelerce verilecek kararların çelişkili durumlar yaratmasının engellenmesidir. Gerçekten de, bağlantılı davalara ilişkin olarak farklı mahkemelerde yapılacak yargılamalarda, farklı hükümler kurulması mümkündür ve bu hükümler diğer mahkeme kararlarının etkisiz, anlamsız ya da uygulanmasını imkânsız kılacak nitelikte olabilir. Davaların birleştirilmesi, yargılama sürecini de kısaltacaktır. Birden fazla davanın farklı mahkemelerde görülmesi, usulî işlemlerin artmasına dolayısıyla yargılama sürecinin uzamasına ve yargı masraflarının da artmasına neden olabilecektir. Bu nedenledir ki; yasalarla aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilerek görülmesi kabul edilmiştir.

 

Parg. 6.                        Davaların birleştirilmesi müessesesinin en önemli sakıncasının, doğal hâkim ilkesinin ihlali ihtimali olduğu söylenebilir. Bilindiği üzere, doğal hâkim ilkesi; kişilerin “kuruluşu, uygulayacağı yasaları önceden belirli ve teminat sahibi hâkimlerden oluşan mahkemelerde yargılanma hakkını ifade eder.[5]” Dolayısıyla, davaların birleştirilmesi için aranan koşulların oluşmamasına rağmen, davaların birleştirilmesi, uyuşmazlıkların kanunen tabi oldukların mahkemeler dışında görülmesi sonucunu doğurur ki, bu da doğal hâkim ilkesinin ihlaline neden olur.

 

Parg. 7.                        Nitekim Danıştay; “Birkaç davanın bağlantılı dava sayılabilmesi için bunların birlikte incelenerek sonucuna varılmasının zorunlu olması gereği vardır. Aksi uygulama, genel görevli idare mahkemelerinin kuruluş amacına ve tabii hâkim ilkesine de aykırı düşecektir.”  görüşündedir[6].

 

Parg. 8.                        İdari yargılama usulünde, bağlantılı davaların birleştirilmesi konusu, İdari Yargılama Usulü Kanunundan önce herhangi bir yasada düzenlenmemiştir. 521 sayılı eski Danıştay Kanununda bu hususta bir hükme yer verilmemiş, medeni yargılama usulüne de herhangi bir atıfta bulunulmamıştır. Buna rağmen, Danıştay, biri hakkında verilecek kararın, diğerine tesir edilecek mahiyette davaların birleştirilebileceğini içtihadıyla kabul etmiştir[7]. Ancak, bu içtihat, bağlantılı davalara ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenmesi ihtiyacını gidermeye yetmemiştir. Bu nedenle, bağlantılı davalar, İdari Yargılama Usulü Kanunun(İYUK) 38-42.maddeleri arasında ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir.

 

2. BAĞLANTILI DAVALAR

2.1. Tanım

 

Parg. 9.                        İYUK 38.maddede bağlantılı davalar, HUMK’nun 45.maddesinde davaların birleştirilmesine ilişkin hükümdeki tanıma benzer şekilde düzenlenmiştir.  HUMK’nun 45.maddesinde davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde bağlantı varsayılacağı ifade edilmiştir. İYUK 38.maddede ise bağlantılı davalar “Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar” şeklinde tanımlanmıştır[8].. Dolayısıyla, davaların bağlantılı olduğunun kabul edilebilmesi için aynı “maddi sebepten” veya  “hukuki sebepten”  doğması ya da “biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte” olması gerekir. “İdari dava konularının çeşitliliği nedeni ile bağlantı ile ilgili çözümlerin herhangi bir tanımlama yapılmayarak düzenlenmesinin daha isabetli olduğu” ileri sürülmektedir[9]. Aşağıda inceleneceği gibi, bu tanıma uyan bazı davalarda mahkemeler davalar arasında bağlantı bulunmadığı yönünde kararlar verebilmektedirler. Bu nedenle de, görülmekte olan iki dava arasında bağlantı bulunup bulunmadığı hususuna, derdest davaların özelliklerine bakılarak karar verilmesi daha doğru olacaktır. 

 

2.2. Benzer Kavramlar

 

Parg. 10.                    İYUK’nunda, bağlantılı davaları düzenleyen 38-42.maddeler dışında da, aralarında bağlantı bulunan davaların birlikte görülmesine olanak tanıyan düzenlemeler bulunmaktadır. Bağlantılı davalara ilişin açıklamalara geçmeden önce; idari yargılama usulünde, birden fazla davanın bir arada görülmesine olanak tanıyan diğer düzenlemeleri de hatırlatmak yararlı olacaktır. Aşağıda üzerinde durulacak olan İYUK 5. ve 12.maddeleri ile getirilen düzenlemeler esasen bağlantılı davaların kanunla düzenlenmiş örnekleri olmakla birlikte, bağlantılı davalar bunlarla sınırlı değildir.

 

2.2.1. Tek Dilekçe İle Dava Açılması

 

Parg. 11.                    İYUK, 5.maddede[10] her idari işlem için ayrı ayrı dava açılabileceği kabul edilmektedir. Ancak söz konusu hükmün 1.fıkrasına göre; aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir. Kanun, birden fazla idari işlem hakkında tek dilekçe ile dava açılabilmesi için; işlemler arsasında “maddi bağlılık”, “hukuki bağlılık” veya ”sebep-sonuç” ilişkisi aramaktadır. Maddi bağlılık; dava konusu edilen birden fazla işlemin aynı maddi olan ve sebepten dolayı tesis edilmiş olmasını, “hukuki bağlılık”; davada göz önünden tutulması ve uygulanması gerekli hukuk düzenlemelerinin aynı olmasını ifade eder. İşlemler arasındaki sebep sonuç ilişkisi ise; işlemlerden birinin sebep işlem, diğerinin sonuç işlem olması, yani işlemlerden birinin diğerinin sebebi ya da sonucu olmasıdır.[11]

 

Parg. 12.                    Birden çok işleme karşı tek dilekçe ile dava açılabilmesi için, maddi ve hukuki bağlılık veya sebep sonuç ilişkisi yanında şu koşullar aranır:

Dava konusu edilecek idari işlemler konusunda aynı yargı yerinin görevli bulunması,

Davalı idarenin aynı olması,

Dava konusu edilecek işlemlerin, dava süresi koşulunu taşımaları,

 

Parg. 13.                    Birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılması, kanunen düzenlemiş bir davaların birleştirilmesi yöntemidir. Ancak, bu yöntem bağlantılı dava kavramından daha dar kapsamlıdır. Ayrıca, henüz dava açılması aşamasında mümkün olan bir birleştirme yöntemidir. Halbuki, bağlantılı dava yöntemiyle davaların birleştirilmesi için açılmış birden fazla dava bulunması gerekir. Bağlantılı davalardan diğer bir farkı da; aynı kişiyi ilgilendiren birden çok işlemler doğrudan tek dilekçe ile dava konusu edilebilirken, farklı kişileri ilgilendiren ayrı ayrı açılmış davalar da sonradan, aralarında bağlantı bulunması koşulu ile, birleştirilebilir. Ayrıca, bağlantılı davalarda, davalı idarenin aynı olması zorunluluğu da bulunmamaktadır. Bu nedenle; İYUK 5.maddenin 1.fıkrası ile getirilen düzenlemenin, davanın birleştirilmesinin özel bir yöntemi olduğu ve bağlantılı davalardan daha dar kapsamlı olduğu ifade edilebilir. Hemen şunu da eklemek gerekir ki; aynı kişinin, 5/1.madde hükmü çerçevesinde tek dilekçe ile açabileceği davaların ayrı ayrı açılması halinde, sonradan İYUK 38 vd. maddeleri çerçevesinde birleştirilmesini talep etmesine ve bu davaların birleştirilmesine hukuki bir engel bulunmamaktadır.

 

2.2.2. Birden Fazla Kişinin Birlikte Dava Açması.

 

Parg. 14.                    İYUK’nun 5.maddesinin 2.fıkrasına göre ise; birden fazla şahıs, hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması halinde birlikte dava açabilirler. Medeni yargılama usulündeki “ihtiyari dava arkadaşlığına” benzer bir düzenleme olan bu hüküm ile, ayrı ayrı dava açma olanağına sahip birden fazla kişinin tek dilekçe ile birlikte dava açmalarına da olanak tanınmıştır. İdarenin tesis ettiği bir işlem veya bir eylem, birden fazla kişinin hak ve menfaatini etkiliyor ise, bu kişiler birlikte dava açabileceklerdir. Örneğin, bir üniversitenin hazırladığı sınav yönetmeliği, o üniversitedeki tüm öğrencileri; bir kuruluşun özelleştirilmesine ilişkin karar, o kuruluşta görev yapan bütün çalışanları ilgilendirir ve bunlar bu işlemlerin iptalini birlikte dava edebilirler. Bu davaların da ayrı ayrı açılması mümkün olduğundan; daha sonra İYUK 38 vd.maddeleri çerçevesinde birleştirilmeleri talep edilebilir.

 

2.2.3. İptal ve Tam Yargı Davasının Birlikte Açılması

 

Parg. 15.                    İYUK’nun birlikte dava açılmasına imkân sağlayan bir diğer düzenleme ise 12.maddedir. Söz konusu hükme göre, “ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilirler.” Kural olarak iptal ve tam yargı davaları, ayrı ayrı açılabilirken, aynı idari işleme ilişkin iptal ve tam yargı davalarının aynı dilekçe ile açılabilecektir. Bu düzenleme; aynı kişiyi ilgilendiren, aynı idari işlemden kaynaklanan iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılmasına imkân sağlamaktadır. Diğer bir ifade ile, ortada sadece bir idari işlem olmakla birlikte bu işlemden kaynaklanan iki ayrı dava -iptal ve tam yargı davası- vardır. Kanun, bu durumda davacıya seçimlik bir hak tanımıştır. Davacı dilerse, doğrudan doğruya tam davası açabileceği gibi, iptal davası ile birlikte de tam yargı davasını açabilir veya iptal davası açtıktan sonra bu davanın sonuçlanmasından sonra tam yargı davası açabilecektir.

 

3. BAĞLANTININ KOŞULLARI

3.1 Görülmekte Olan Birden Fazla Dava Olması

Parg. 16.                    Davaların birleştirilmesi için, açılmış birden fazla davanın bulunması gerekir. Açılmış bir davada, aynı maddi ve hukuki nedenlere dayansa da yeni talepler ileri sürülemez. (IYUK 16/4.madde) Dolayısıyla, dava açıldıktan sonra, maddi ve hukuki bağlılık veya sebep sonuç ilişkisi bulunsa bile, yeni taleplerin/uyuşmazlıkların mevcut dava ile görülmesi mümkün değildir. Ancak, yeni bir dava açılırken, dava dilekçesinde, derdest bulunan bir dava ile bağlantı iddiası ileri sürülerek, açılan davanın bu dava ile birleştirilmesi talep edilebilir. Bu durumda da, esasen açılmış iki farklı dava olacağından, bağlantı iddiası incelenerek bir sonuca varılacaktır. Ayrıca, açılan davaların derdest olması gerekir. Davalardan biri sonuçlandırılmış ise, yine bağlantıdan söz edilemeyecektir[12]

 

3.2. Davaların Aynı Aşamada Olması

Parg. 17.                    Aralarında bağlantı olduğu iddia edilen birden fazla davanın birleştirilebilmesi için, yargılama süreci açısından aynı aşamada bulunmaları gerekir. Farklı aşamalarda bulunan davaların birleştirilmesi mümkün değildir. Danıştay uygulaması da bu yönde olup, Yüksek Mahkeme dava aşamasındaki dosyalar ile temyiz aşamasındaki dosyalar arasında bağlantının varlığından söz edilemeyeceğine karar vermiştir[13].

 

Parg. 18.                    Dava aşamasındaki dosyalar ile temyiz aşamasındaki dosyalar arasında bağlantı bulunmayacağına ilişkin Danıştay kararına karşı yazılan karşıoy yazısında bu içtihadın “2577 sayılı Kanunun bağlantılı davaları düzenleyen hükümlerinin lafzi yorumuna dayalı olup başkaca bir gerekçesi bulunmadığı” ifade edilmiştir. Bu görüşe göre; “aynı maddi ve hukuki sebeplerden kaynaklanan uyuşmazlıkların bağlantılı davalar olarak kabul edilmesi suretiyle bunların aynı yargı mercii tarafından çözümlenmesini sağlamaktan amaç, bu tür uyuşmazlıkların aynı doğrultuda hukuki sonuçlara bağlanması ve bu yol ile tarafların hukukunun korunmasıdır. Bu nedenle dava aşaması ile temyiz aşaması arasında bu yönden bir ayırım yapılamayacağı gibi, böylesi durumlarda uyuşmazlığın Danıştay'ca karara bağlanacak olması da taraflar açısından ayrı bir teminat olacaktır[14].”

 

Parg. 19.                    Aralarında bağlantı bulunan davaların, tek mahkemede görülmesinin yararları açıktır. Ancak, aynı düzeydeki iki mahkemeden birinin, bir davayı inceleyerek sonuçlandırdıktan sonra, temyiz aşamasında iken, bir başka dava ile bağlantı olduğu iddiasının kabul edilmesi sorunlara yol açabilir. Şöyle ki; farklı mahkemelerde görülen davalarda; mahkemelerden biri gördüğü davayı inceleyecek, kendi değerlendirmeleri sonucunda karar verecektir. Bu şekilde karara bağlanmış temyiz aşamasındaki bir davanın, bir başka mahkemede görülen dava ile bağlantılı kabul edilerek o mahkemeye gönderilmesi durumunda, ilk derece mahkemesinin verdiği bu karar, yeniden incelenecektir. Bu durumda, aynı düzeydeki bir mahkeme diğer mahkemenin kararını denetleyebilecek/değiştirebilecektir.

 

Parg. 20.                  Örnek: (A). İdare Mahkemesinde görülen E.111 sayılı dava, bu mahkeme tarafından görülerek karara bağlanmış ve karar temyiz edilmiş olsun. (B) İdare Mahkemesinde açılan E.222 sayılı dosya, incelemesi devam ederken, davanın E.111 sayılı dava ile bağlantılı olduğu ve davanın (B) İdare Mahkemesinde görülmesine karar verilmesi durumunda, (A) İdare Mahkemesi tarafından incelenerek karara bağlanmış olan E.111 sayılı dava hakkında bu sefer (B) İdare Mahkemesi yeni bir inceleme yapabilecek ve farklı bir sonuca ulaşabilecektir. Bu durumda ise, aynı düzeyde olan mahkemelerden biri, diğerinin kararını denetlemiş olacaktır ki bu hukuka aykırı olacaktır.

 

Parg. 21.                    Diğer bir husus ise, aynı mahkemede açılmış ve aralarında bağlantı olduğu iddia edilen davalardan birinin temyiz aşamasında olması durumunda, mahkemenin bağlantı talebini dikkate almasının gerekip gerekmediğidir. Bu olasılıkta, bağlantı kararını mahkeme kendisi verecektir. Ancak, temyiz edilmiş bir dosyanın, bağlantı iddiasının incelenmesi gerekçesi ile temyiz merciinden istenmesi mümkün değildir. Temyiz mercii kararı bozarsa, ilk derece mahkemesi bu dosyayı yeninden inceleyeceğinden, sonradan açılan davada ileri sürülen bağlantı iddiasını da değerlendirebilecektir. Kararın temyiz mercii tarafından onaylanması halinde karar kesinleşeceğinden artık bağlantı iddiasını incelenmesi olanağı da kalmayacaktır. Ancak, aynı mahkemede görülen davalarda; davalar farklı aşamada da olsa, esasen mahkeme uyuşmazlık hakkında bilgi sahibi olduğundan, bağlantılı olduğu davayı incelerken temyiz aşamasındaki davada verdiği kararı ve değerlendirmeleri de göz önünde bulunduracaktır. Dolayısıyla, aynı idare mahkemesinde görülen bağlantılı davalar, farklı aşamalarda bulunmaları nedeniyle birleştirilemezse dahi, çelişkili sonuçların çıkması önlenebilir.

 

Parg. 22.                    Hepsi temyiz ya da itiraz aşamasında olan davalar arasında bağlantı iddialar dikkate alınacak mıdır? Örneğin, her ikisi de temyiz aşamasında olan iki dava arasında bağlantı olduğu iddia edilir ise, temyiz mercii bu iddiayı dikkate alarak bağlantı hakkında karar vermeli midir? Danıştay, temyiz aşamasında da bağlantı hakkında karar verilebileceğine hükmetmiştir. Yüksek Mahkemenin söz konusu kararı şu şekildedir:

 

Parg. 23.                  “Olayda ise Sivas İdare Mahkemesi kararının yanlış uygulanması ve/veya uygulanmaması işlemlerine karşı açılan Adana 1. İdare Mahkemesinin E:1993/671 sayılı dosyası ile Sivas İdare Mahkemesinin E:1993/858 sayılı dosyalarındaki davalar arasında bağlantı bulunmasına rağmen ilgili mahkemelerce ayrı ayrı inceleme yapılarak esastan karar verilmiş olup, her iki dosyada verilen kararların temyizen incelenmesi aşamasında bağlantı hususu ortaya çıkmıştır.

 

Parg. 24.                  Yukarıda metni alınan 39/2. maddeye göre bağlantının varlığına karar vermeye ve yetkili mahkemeyi belirlemeye esasen Danıştay yetkili olduğundan, her iki dosyanın temyiz incelemesi sırasında ortaya çıkan bu durum nedeniyle Danıştay’ın temyiz aşamasında da bağlantının varlığına karar verebileceği ve yetkili mahkemeyi belirleyebileceği açıktır. Belirtilen maddi ve hukuki durum karşısında, sonuç olarak bir İdare Mahkemesi kararının uygulanmaması ve/veya yanlış uygulanması işlemlerine karşı iki ayrı idare mahkemesinde açılan davalar arasında bağlantı bulunduğundan ve uyuşmazlık Sivas İdare Mahkemesinin
13.11.1989 günlü, 1989/556 sayılı kararının uygulanmaması nedeniyle ortaya çıkmış olduğundan, bu davanın da Sivas İdare Mahkemesince incelenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, idare mahkemesince, Dairemizin bu kararıyla bağlantının varlığına karar verilmiş olduğu gözönüne alınarak dosya esas kaydının kapatılması ve dosyanın Sivas İdare Mahkemesine gönderilmesi gerekmekte olup, işin esası incelenerek verilen kararın bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır[15].

 

Parg. 25.                    Görüldüğü üzere, her ikisi de temyiz aşamasında olan davalar arasıda bağlantı bulunması durumunda, Danıştay bağlantı iddiasını incelemekte, bağlantılı davalara bakacak mahkemeyi tespit etmekte, diğer mahkemenin kararını bozarak dosyayı bağlantı kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye göndermektedir.

 

Parg. 26.                    Danıştayın bu içtihadı çerçevesinde; Bölge İdare Mahkemesinde itiraz edilen dosyalar arasında bağlantı iddiasının da aynı yöntemle çözülmesi gerekir. Ancak; Bölge İdare Mahkemesine itirazen açılan davalar ile Danıştay’da temyizen çözülecek davalar arasında da bağlantı sözkonusu olamaz[16].

 

Parg. 27.                    Ayrıca, yukarıda da ifade edildiği gibi, davalardan biri karara bağlanmış ise yine bağlantı kararı verilemeyecektir[17].

 

3.3. Bağlantılı Davaların Her Birinin Dava Koşullarını Taşıması Gerekir

Parg. 28.                    Aralarında bağlantı bulunan davaların her biri açısından İYUK’nunda düzenlenen dava açma koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Bu bağlamda; dilekçe ön koşulları, görev ve yetki kuralları, süre koşulu, dava ehliyeti gibi unsurların kanuna uygun olması gerekir. Bu hususların hukuka aykırı olarak açılmış ve hakkında bağlantı kararı verilmiş olan davalarda, kanunun öngördüğü işlem yapılacaktır. Örneğin; hakkında bağlantı kararı verilen iki davadan birinin süresinde açılmadığının bağlantı kararından sonra tespit edilmesi halinde; süresinde açılmayan davanın süre yönünden reddine karar verilecektir. Aynı şekilde, dava ehliyetine sahip olmayan kişiler tarafından açılmış ise bu dava da ehliyet yönünden reddedilecektir. Acaba, davanın usul yönünden reddini gerektirecek bu tür kararı, davanın açıldığı mahkeme mi, davaların bağlantı yoluyla görüldüğü mahkeme tarafından mı verilecektir? 

 

Parg. 29.                    Bu konuda iki farklı görüş savunulabilir. Birincisi, bağlantı müessesinin amacı, yukarıda izah edildiği üzere; bağlantılı davaların esası hakkında çelişkili kararların verilmesini engellemektir. Dolayısıyla, usule ilişkin hususları incelemek öncelikle, davanın ilk açıldığı mahkemenin görevi olduğu, usule ilişkin bir hukuka aykırılığın tespiti halinde bu konuda bir karar verilmek üzere dosyanın davanın ilk açıldığı mahkemeye gönderilmesi gerektiği söylenebilir. İkinci görüş olarak; bağlantı hakkındaki kararın nihai bir karar olduğu, bu karar ile ilk mahkemenin davadan el çektiği, dolayısıyla, usule ilişkin itirazların da dosyanın bağlantı kararıyla gönderildiği mahkemece karara bağlanması gerektiği ileri sürülebilir. Kanaatimce ikinci görüşün uygulanması daha doğru olacaktır. Zira, dosyanın yeniden ilk mahkemeye gönderilmesi usuli işlemlerin uzamasına, yargılama sürecinin karmaşık bir hal almasına yol açabilir.

 

Parg. 30.                    Uygulamada bu konuda çok fazla karar olmamakla birlikte; Danıştay, bağlantı kararı ile incelenen davalarda, mahkemenin usule ilişkin hususları da incelemesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulmamıştır[18].

 

Parg. 31.                    Bu aşamada şu sorunla karşılaşılabilir: Bağlantılı olduğu iddia edilen farklı idari yargı mercilerinin görev ve yetki alanına giren davalardan biri, dava koşullarını taşımadığı için reddedilir ise; kalan dava hangi mahkemede görülecektir? Örneğin; İstanbul İdare Mahkemesinde açılan dava ile Ankara İdare Mahkemesinde açılan iki dava arasında bağlantı bulunduğu kabul edilerek davaların İstanbul İdare Mahkemesinde görülmesine karar verilmiş olsun. İstanbul İdare Mahkemesi, dava aşamasında, kendi mahkemesinde açılan davanın süresinde açılmadığını tespit ederse; Ankara İdare Mahkemesinde çılan davaya bakmaya devam edecek midir yoksa dosya Ankara İdare Mahkemesine geri mi gönderilecektir. Kanaatimce, bu gibi durumlarda, bağlantının hukuki gerekçesi ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla, dosyanın asıl yetkili olan idare mahkemesine gönderilmesi doğru olacaktır.

 

3.4. Davalar Arasında Maddi ve Hukuki Bağlantı Bulunması veya Biri Hakkında Verilecek Kararın Diğerini De Etkileyecek Nitelikte Bulunması

 

Parg. 32.                    Bağlantı kararı verilebilmesi için, kanunun davanın esasına ilişkin 3 koşul aradığı görülmektedir:

 

Maddi bağlantı

Hukuki bağlantı

Biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyecek nitelikte bulunması

 

Parg. 33.                   Maddi bağlantı, uyuşmazlığa yol açan idari işlem veya eylemlerin aynı olması veya bir biri ile ilgili bulunmasıdır. Hukuki bağlantı ise, uyuşmazlıkların çözümünde esas alınacak hukuk kuralların ve hukuki dayanakların aynı olmasını ifade eder. Elbette ki; davaya yol açan maddi olay ve hukuki sebep her idari davada türünde farklı olabilecektir. Tam yargı davasında davaya yol açan maddi olay, idarenin bir işlem veya eylemi ile idare edilenlere verilen zarar; hukuki sebep ise, bu zarar dolayısıyla işlem veya eylem sahibi idarenin sorumluluğunun hukuki dayanağıdır.  İptal davasında ise, davaya yol açan maddi olay tesis edilip idare edilenlere tebliğ olunan kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem ile bu işlemin dayandığı maddi gerekçe; hukuki sebep ise idari işlemin taşıdığı hukuka aykırılık halidir[19]. Uygulamadaki bağlantı kararlarına örnek olarak; Organize Sanayi Bölgesi olarak ayrılan taşınmazların bu amaçta kullanılmak üzere kamulaştırılması işleminin iptali istemiyle açılan dava ile sanayi sitesinin alt yapı tesisleri inşaatı ihalesinin iptali istemiyle açılan davalar arasında[20]; bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesine ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararı ve bu karara dayanılarak TMSF tarafından borcun tahsili amacıyla tesis edilen işlemlerin iptali istemiyle açılan davalar arasında[21], müştereken ve müteselsilen sorumluluk nedeniyle, mükellef ve yemin mali müşaviri adına salınacak vergilere karşı açılan davalar arasında[22], özel usulsüzlük cezasına karşı açılan dava ile gelir (stopaj) vergisi dosyaları ile cezaya ilişkin davalar arasında[23], olumsuz sicil ile bu sicile dayalı olarak tesis edilen işlemlere ilişkin açılan davalar arasında[24], idari işlemlerin iptali istemiyle doğrudan açılan davalar ile bu işlemlerin değiştirilmesi veya iptali istemiyle idareye yapılan başvuruların reddine ilişkin işlemlerin iptaline ilişkin davalar arasında[25] bağlantı kararları gösterilebilir.

 

Parg. 34.                    Bağlantı kararı için, Kanunda belirtilen bu üç koşulundan birinin gerçekleşmesi yeterli midir yoksa bu koşullar birlikte mi gerçeklemelidir? Kanundaki düzenlemeye göre; bu üç koşuldan birinin gerçekleşmiş olması yeterlidir[26]ancak uygulamada bu üç ayrı neden çoğu kez bir arada bulunmaktadır[27].

 

Parg. 35.                    Danıştay bazı kararlarında; davanın taraflarının veya konusunun aynı olmasının önemi bulunmadığını, davaların sonuçlarının birbirini etkilemesi hususunun bağlantılı davaların temelini teşkil ettiğini, bu nedenle “İki veya daha çok dava arasında bağlantının varlığını kabul edebilmek için bunların aynı maddi ve hukuki sebeplerden kaynaklanmış olması yanında, bu davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerinin veya diğerlerinin sonucunu etkileyecek nitelikte bulunması gerektiğini” kabul etmektedir[28].

 

Parg. 36.                    Danıştay bir başka kararında ise, bağlantılı davaların temelini “davaların aynı hukuksal nedene dayanması” olduğunu kabul etmiştir. Bu kararında; “Davaların aynı hukuksal nedenlerden doğması hususu, bağlantılı davaların temelini teşkil etmektedir. ... Vergi Mahkemesi tarafından bağlantı bulunduğu iddiası ile gönderilen bu dosyadaki uyuşmazlığın ithalde alınan istihsal vergisine ilişkin bulunduğu, dolayısıyla 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunundan doğduğu halde bağlantı bulunduğu iddia edilen Dairemizin dosyasında incelenen uyuşmazlığın konusunun, gümrük vergisi ile ilgili olup, 1615 sayılı Gümrük Kanunundan doğduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, her ne kadar, uyuşmazlıklar aynı maddi sebepten doğmakta ise de, her ikisinin hukuki dayanakları dolayısıyla uygulanması gereken yasalar ve hukuki ilkeler birbirinden farklı bulunmaktadır.” Sonucuna ulaşmıştır[29].  Kanaatimce, bağlantı kararı için aranan bu üç koşuldan birinin yeterli olması durumunda bağlantı kararı verilmelidir. Ancak, bazı durumlarda, bu koşullardan yalnız birinin bulunması davalar arasında bağlantının bulunmasını kabule yetmeyebilir.

 

Parg. 37.                    Düzenleyici işlemler ile bu işlemlere dayanılarak tesis edilen uygulama işlemleri arasında bağlantılı olup olmadığı da ayrıca açıklanmalıdır. Düzenleyici işlem-uygulama işlemi arasında hukuki bağlılık bulunduğu açıktır. Ancak, düzenleyici işlemin iptali istemiyle açılan dava ile uygulama işleminin iptali istemiyle açılan dava arasında her zaman bağlantı olmayabilir. Özellikle, düzenleyici işlemin bazı hükümlerinin iptali dava edilmiş ve uygulama işleminin dava konusu edilen bu hükümlerle ilgisi yok ise bağlantıdan söz edilemeyecektir. Uygulama işleminin iptali istemiyle açılan davada yönetmeliğin hukuka aykırılığı ileri sürülmemiş olsa bile, düzenleyici işlemin iptali istemiyle açılan dava, bu davanın sonucunu etkileyecek nitelikte ise, bağlantı iddiası dikkate alınmalıdır.

 

Parg. 38.                    Danıştay uygulamasında da, dava konusu edilen davaların konusu dikkate alınmak suretiyle bağlantı hakkında karar verildiği görülmektedir. Örneğin Yüksek Mahkeme; bazı kararlarında düzenleyici işlemin iptali istemiyle açılan dava ile uygulama işleminin iptali istemiyle açılan dava arasında bağlantı olduğunu kabul ederken[30]; başka kararlarında ise bağlantı taleplerinin reddine karar vermektedir[31].

 

Parg. 39.                    Bağlantı kararı verilebilmesi için dava konularının benzer olması yeterli değildir. Çünkü, dava konularının benzer olması onların aynı maddi ve hukuki sebeplere dayandıkları veya aralarında sebep-sonu ilişkisi bulunduğu anlamına gelmez[32].

 

Parg. 40.                    Bağlantılı davalar konusunda İYUK hükümlerini uygulayan[33] Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) ise bağlantıya ilişkin kararlarında davalarda “konu, hukuki sebep ve şahısta birlik” unsurlarını aramaktadır[34]. Hâlbuki kanunda konu ve şahısta birlik aranması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak, AYİM, bazı kararlarında bu üç koşulu birlikte ararken[35] bazı karalarında maddi ve hukuki bağlılık bulunmasını yeterli görmektedir[36]. Dolayısıyla, AYİM kararlarında “konu, hukuki sebep, şahısta birlik” şeklinde formüle edilen bağlantı koşulları, ifade olarak kanuni düzenleme ile bağdaşmamakla birlikte, uygulamada bu formülün her zaman uygulanmadığı, hukuki ve maddi bağlantı bulunan davalar hakkında bağlantı kararı verildiği görülmektedir.

 

3.5. Farklı Mahkemelerin Görev Alanına Giren Davalar Hakkında Bağlantı Kararı Verilebilir Mi?

 

Parg. 41.                    İYUK 38/2 maddesine göre “İdare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştay’a veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda” bağlantının varlığı iddia edilebilir. Dolayısıyla, bazı yazarlar; aralarında bağlantı olduğu ileri sürülen davaların “aynı tür ve aynı oluşumlu idari mahkemenin[37]” görevine girmesi gerektiğini ifade etmektedir.  Bu durumda bağlantının ancak;

 

Parg. 42.                    Aynı idare mahkemesinde, aynı vergi mahkemesinde veya Danıştay’ın aynı dairesinde açılmış bulunan davalar arasıda,

 

Parg. 43.                    Aynı yargı çevresi içindeki birden çok idare mahkemesinde açılan davalar  (Örneğin; İstanbul 1.İdare Mahkemesi ile İstanbul 5.İdare Mahkemesinden açılan davalar) arasında,

 

Parg. 44.                    Danıştay’da açılan dava/davalar ile idare veya vergi mahkemesinde açılan davalar arasında,

 

Parg. 45.                    Değişik bölge idare mahkemelerinin yargı çevresindeki idare mahkemelerinde veya vergi mahkemelerinde açılan davalar arasında (Örneğin İstanbul 1.İdare Mahkemesi i Trabzon 1.İdare Mahkemesinde açılan davalar) söz konusu olabileceği söylenmektedir[38].

 

Parg. 46.                    Bağlantı müessesesinin yetki kuralının işleyişi ile sınırlı olduğu, görevleri farklı idari yargı yerlerinde görülen davalar arasında bağlantı olamayacağı kabul edilmektedir[39].

 

Parg. 47.                    Ancak bu tespit ve değerlendirmeler çeşitli açılardan eleştirilebilir. Öncelikle, bağlantılı davalar, eğer sadece aynı görevli mahkemeler arasında söz konusu olsaydı, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak görevli olduğu davalar ile idare ve vergi mahkemelerindeki davalar arasında da bağlantının kabul edilmemesi gerekirdi. İkincisi; bağlantılı dava müessesinin sadece yetki kuralları açısından geçerli olduğu iddiasının yasal bir dayanağı da bulunmamaktadır. Şöyle ki; bağlantılı davaların tespitinde davaların konusu etkili olmaktadır. 38.maddede “Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davaların bağlantılı davalar” olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla, bağlantı kararının, davaların konusuna göre tespit edilen görev kurallarını etkilemeyeceği veya değiştiremeyeceği söylenemez. Yukarıda da ifade edildiği üzere; Danıştay Kanunun 24.maddesine göre ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’ın görev alanına giren bir uyuşmazlıkla ilk derece mahkemesi olarak idare veya vergi mahkemelerinin görev alanına giren davalar arasında bağlantı olabileceği 38.madde ile kabul edilmiştir. Öyle ise; bağlantının sadece yetki kuralları açısından değil görev kuralları açısından da istisna oluşturduğu açıktır[40]. Bağlantılı davaların hemen hemen aynı ifadelerle düzenlendiği medeni yargılama usulünde de farklı hukuk mahkemelerinin görev alanına giren davaların birleştirilebileceği kabul edilmektedir[41].

 

Parg. 48.                   Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.5.2003 tarihli içtihadı, bu konuda yol gösterici niteliktedir. Söz konusu kararda; idare mahkemesinin görev alanına giren fonlara ilişkin uyuşmazlıkta Danıştay 10.Dairesi “vergiyle bağlantılı fon uyuşmazlığının çözümünün maddi olaydaki birlik sebebiyle vergi hakkındaki uyuşmazlığın sonucuna bağlı olduğu, vergiyle bağlantılı bulunan fonlarla ilgili davanın, vergi ile ilgili uyuşmazlık sonucunda ortaya çıkan hukuki duruma bağlılığı karşısında, bu iki uyuşmazlığın gerek usul ekonomisi gerekse davaların farklı mahkemelerde görülmesinin uygulamada ortaya çıkardığı sakıncalar nedeniyle vergi mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği,” gerekçesiyle uyuşmazlığın vergi mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Bu görevsizlik kararı üzerine davanın görüldüğü Danıştay 7.Dairesi ise, aynı uyuşmazlığa ilişkin değerlendirmesinde; “vergi mahkemesinin özel görevli mahkeme olduğunu, fonlara ilişkin uyuşmazlıkların genel görevli olan idare mahkemelerinin görev alanına girdiğini, idare mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlığın vergi mahkemesince çözümlenmesinin Anayasanın 37inci maddesinde öngörülen kanuni hâkim ilkesine aykırı olduğu, fon payı ile ilgili uyuşmazlıklarda kanuni hâkim ilkesinin ihlalinin dava açma süresini altmış günden otuz güne indirerek hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı, böyle bir sonucun ancak içtihatla değil kanun koyucunun iradesiyle sınırlandırılabileceği, usul ekonomisinin kanuni hâkim ilkesinin ihlalinin gerekçesi olamayacağı” gerekçesi ile davada idare mahkemesinin görevli olduğunu ifade etmiştir. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu ise, kararında “Gümrük vergisi ile bağlantılı olduğu açıklanan toplu konut fonu ile ilgili davanın vergi ile ilgili uyuşmazlık sonucunda ortaya çıkan hukuki duruma bağlılığı ve aralarında bir yönden sebep sonuç ilişkisi bulunması karşısında bu iki uyuşmazlığın, gerek usul ekonomisi ve gerekse davaların farklı mahkemelerde görülmesinin uygulamada ortaya çıkardığı sakıncalar nedeniyle 2576 sayılı kanunun 6ıncı maddesi uyarınca vergi mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir[42].” Görüşüne yer vermiştir.  Danıştay’ın söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile, idare mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlığın vergi mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlıkla “sebep sonuç ilişkisi”nin bulunması nedeniyle, davanın vergi mahkemesinde görülmesi gerektiğine karar verilmiştir. Dolayısıyla, vergi mahkemesinde görülen bir dava ile idare mahkemesinde görülen bir dava arasında da bağlantı iddiası ileri sürülebilir ve davaların birleştirilmesine karar verilebilir.

 

Parg. 49.                    Üzerinde durulması gereken hususlardan biri de, tek hâkimle görülen davaların, tek hâkimle görülen başka bir davayla veya kurul halinde görülen davalarla birleşmesinin mümkün olup olmadığı sorunudur. Danıştay; “Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan dava ile tek hâkimin görevine giren dava arasında kanun yollarının farklı olması sebebiyle, bağlantıdan söz edilemeyeceğine” karar vermiştir[43]. Ancak, bu değerlendirme eleştirilebilir. Çünkü, temyiz yerinin ayrı olması bağlantı kararı için bir engel olmamalıdır. Çünkü, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalar ile idare ve vergi mahkemelerinin baktığı davaların da temyiz mercileri farklıdır. Halbuki, bu tür davaların birleştirilmesinin mümkün olduğu yukarıda ifade edilmişti. Danıştay’ın bu konudaki içtihatları arasında birlik bulunmamaktadır.  Danıştay, bir kararında yönetmelik iptali istemiyle Danıştay’da açılan dava ile bu yönetmeliğe dayalı uygulama işleminin iptali istemiyle açılan davalar arasında bağlantı bulunduğunu kabul etmiştir[44]. Bir başka kararında ise; ilk derece mahkemesi olarak Danıştay da düzenleyici işleme karşı açılan dava ile uygulama işlemlerine karşı idare mahkemesinde açılan davalar arasında her zaman bağlantı olamayabileceğini kabul etmiş gerekçede ise, “yandan bağlantı kararının sonucu olarak yargılama usulü de değişikliğe uğrayacağından ve mahkemece karar verilmesi halinde bu kararın temyiz usulü 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 48.ve 49. maddelerine göre farklı olacağından doğal hâkim ilkesi uyarınca sözü edilen işlemlere karşı açılan davaların İdare Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir” ifadelerine yer vermiştir[45]. Her iki karar arasındaki çelişki açıktır. Bazı kararlarda, temyiz yerleri farklı olan mahkemelerde görülen davalar arasında bağlantı olamayacağına karar verirken, başka kararlarda temyiz yerinin farklı olmasını dikkate almamaktadır.

 

Parg. 50.                    Bu nedenlerle, temyiz mercii farklı olsa dahi, kanaatimce, tek hâkimle görülen davalar ile idare ve vergi mahkemeleri arasında da bağlantı söz konusu olabilir. Bu olasılıkta, bağlantılı davaları, kurul halinde görev yapan idare veya vergi mahkemesinde görülmesi gerekecektir.

 

Parg. 51.                    Tek hâkimle görülen davalar arasında bağlantı bulunabilir. Bu durumda özellikle, birden fazla davaların konusunu oluşturan meblağların toplamının tek hâkimin görev sınırını aşmasının sorun yaratıp yaratmayacağı açıklanmalıdır. Danıştay, “Aynı nedenle, her biri ayrı idari davaya konu edildiğinde idare ve vergi mahkemelerinin hâkimlerinden biri tarafından çözümlenmesi gereken; yani yarattıkları idari uyuşmazlıkların çözümü tek hâkimin görevine giren birden fazla işlemin konu unsurunu oluşturan meblağların toplamının tek hâkimin görevinin sınırını oluşturan miktarı aşıyor olmasına bakılarak; bu işlemlerin, davanın idare ve vergi mahkemelerinin kurul halindeki oluşumuyla çözümlenmesini gerektirecek ve bu davalarda verilecek kararların tabi oldukları olağan kanun yolunun değişmesi sonuncu yaratacak biçimde birlikte ve aynı dilekçe ile idari davaya konu edilmeleri uygun görülemeyeceğine karar vermiştir[46]. Ancak, bu karar İYUK 5.maddesi çerçevesinde yapılmış bir değerlendirmeye dayanmaktadır. 5.madde çerçevesinde açılan davalarda tek bir dava bulunduğu kabul edilerek bunların meblağları toplamının, görevli mahkemenin tespitinde etkili olacağı varsayımına dayanmaktadır. Ancak, tek hâkimle görülen iki ayrı dava arasında bağlantı bulunduğu kabul edilse dahi, bu iki dava ayrı ayrı inceleneceği için ortada tek bir davadan bahsedilemeyecek, dolayısıyla da, meblağlar dikkate alınarak tek hâkimin davalar konusundaki görev ve yetkisinin kalktığı ileri sürülemeyecektir. Nitekim medeni yargılama usulünde; “müddeabihleri görev sınırından az olan bu nedenle sulh mahkemesinde açılmış olan davalar, sonradan birleştirilir ise, birleştirilen davalar toplamı görev sınırını geçse bile, sulh mahkemesi görevsizlik kararı veremeyeceği, davalara birlikte bakmaya devam edeceği kabul edilmektedir[47].

 

4. BAĞLANTI KARARI ALINMASI USULÜ

 

Parg. 52.                    Bağlantı iddiasının incelenebilmesi için, öncelikle usulüne uygun olarak açılmış birden fazla dava ve bu davaların birlikte görülmesi için alınmış bir bağlantı kararının bulunması gerekir. Bir uyuşmazlığın, usulüne uygun bir dava açılmadan, mevcut bir dava ile bağlantılı olduğu iddiasıyla, bu dava ile birlikte görülmesi talep edilemez. Davanın usulüne uygun olarak açılması, harçlandırılması, dilekçe üzerinde ilk incelemenin yapılması,  usule ilişkin işlemlerin tamamlanmasından sonra, bağlantı iddiası değerlendirilebilecektir. Açılmış davaların da; usulüne uygun olarak alınmış bağlantı kararı olmadan, birlikte incelenmesi, davaların fiilen birlikte yürütülmesi mümkün değildir[48].

 

Parg. 53.                    Davalar arasında bağlantı kararı; tarafların isteği üzerine verilebileceği gibi mahkemelerce re’sen de verilebilir. Bağlantı iddiası, dava ilk derece mahkemesinde karara bağlanıncaya kadar ileri sürülebilir. Her ikisi de temyiz veya itiraz aşamasında bulunan davalar arasında bağlantı iddiası temyiz mercileri tarafından dikkate alınacaktır[49]. Medeni yargılama usulünde ise, davaların birleştirilmesi talebi bir ilk itiraz olarak ileri sürülmektedir[50].

 

Parg. 54.                    Bağlantı talebi ile karşılaşan mahkeme, dosyaların tamamı kendi mahkemesinde ise, bu dosyalar üzerinde yapacağı inceleme ile talep hakkında karar verecektir. Acaba, farklı idari yargı mercilerinde görülen dosyalar hakkındaki bağlantı taleplerinde, mahkeme; bu talepler hakkında bir değerlendirme yapacak mıdır, yoksa doğruda dosyayı 38.maddenin 3,4 ve 5. fıkraları çerçevesinde bu konuda karar vermeye yetkili mahkemeye mi gönderecektir?  Burada mahkeme, öncelikle bağlantı iddiasının haklı olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapacaktır. Zira, 2577 sayılı kanunun 41.maddesinde, mahkemelerin bağlantı talebini reddetmeleri olasılığı ayrıca düzenlemiştir. Dolayısıyla, mahkemenin dosyaları 38/3,4,5 madde hükmü çerçevesinde ilgili mahkemeye göndermeden önce, kendisi bağlantı konusunda bir değerlendirme yapabilecek, bu konuda olumlu kanaate ulaşırsa talep hakkında nihai kararın verilmesi ve yetkili mahkemenin tespit edilmesi için ilgili yargı merciine gönderecektir.

 

Parg. 55.                    Mahkeme, bağlantı konusundaki incelemeyi dosya üzerinden yapamaz. Diğer bir ifade ile, iddia ve savunmalara dayalı olarak bağlantı kararı verilemez[51]. Eğer bağlantılı davalar aynı mahkemede görülmekte ise, mahkeme bu dosyaları inceleyerek karar verecektir. Ancak, dosyaların farklı mahkemelerde görülmesi durumunda; mahkemenin ilgili dosyaları inceleyebilmesi için iki yol vardır: Birincisi, bağlantı olduğu iddia edilen dava dosyasının getirtilerek incelenmesi, ikincisi; ilgili mahkemeden, davanın konusu, tarafları, maddi ve hukuki dayanakları konusunda bilgi talep edilmesidir. Bu yollarla, davalar hakkında bilgi sahibi olan mahkeme bağlantı olduğu kanaatine ulaşır ise, bu konuda nihai karar verilmesi için, dosyayı, bağlantı konusunda karar vermeye yetkili yargı merciine gönderecektir. Bağlantı kararı vermeye yetkili merci, ilgili mahkemelerden dosyaları isteyerek inceleyecek ve nihai kararını verecektir.

 

Parg. 56.                    İdare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştay’a veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına doğrudan doğruya mahkemece karar verilir. Bu ihtimalde, dosyaların tümü aynı mahkemede bulunduğu için, mahkeme dosyaları inceleyerek bağlantı hakkında bir karar verecektir.

 

Parg. 57.                    Aralarında bağlantılı bulunduğu yönünde karar verilen davalardan birinin Danıştay’da bulunması halinde dava dosyası Danıştay’a gönderilir. Bağlantılı davalardan birini ilk derece mahkemesi olarak inceleyen Danıştay’ın ilgili dairesi, aynı zamanda davalar arasında bağlantı bulunup bulunmadığına da karar verecektir. İlgili daire bağlantının bulunduğu yönünde kanaate varır ise, davaların tümü Danıştay’da görülür ve durum ilgili mahkemelere ve taraflara bildirilir. Örneğin; davalardan biri Danıştay’da diğeri İstanbul İdare Mahkemesinde açılmış ve bu davalar arasında bağlantı iddiası ileri sürülmüş ise, bu konudaki kararı Danıştay verecektir. Danıştay, bağlantı bulunduğu yönünde karar verir ise, davaların tümü Danıştay’da görülecektir.

 

Parg. 58.                    Bağlantılı davalar, değişik bölge idare mahkemelerinin yargı çevresindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar, Danıştay’a gönderilir. Örneğin; Ankara İdare Mahkemesi ile Trabzon İdare Mahkemesinde açılan davalar arasındaki bağlantı talepleri, bu mahkemelerin farklı bölge idare mahkemelerinin yargı çevresine girmeleri nedeniyle, inceleme Danıştay tarafından yapılacaktır. İncelemeyi Danıştay’ın hangi dairesi yapacaktır? İYUK 39/1.maddeye göre, Danıştay’ın dava konusu uyuşmazlığı incelemeye yetkili dairesi[52] bağlantılı dava dosyalarını da inceleyecektir. Ancak, İYUK 39/1. madde hükmü, 2575 sayılı Danıştay Kanunun 27. ve 34.maddeleri[53] ile çelişki arzetmektedir. Zira vergi mahkemelerinde görülen bağlantılı davalarda merci tayini konusunda Danıştay 3.Dairesi, idare mahkemelerinde görülen bağlantılı davalarda mercii tayini konusunda ise Danıştay 10.Dairesi görevli kabul edilmiştir. Uygulamada bu sorunun, bağlantı hakkında, vergi mahkemelerinde açılan davalarda, Danıştay Üçüncü Dairesinin; idare mahkemelerinde açılan davalarda ise, Danıştay Onuncu Dairesinin görevli olarak kabul edilerek çözüldüğü ifade edilmekte[54] ise de Danıştay Başkanlar Kurulu’nun aksi yönde kararları mevcuttur[55]. Vergi mahkemeleri ile idare mahkemeleri, kurul halinde görülen davalar ile tek hâkimle görülen davalar arasında da bağlantı olabileceği kabul edilir ise –ki bu konu yukarıda tartışıldı- bağlantı hakkında karar verecek yetkili Danıştay dairesinin tespiti sorun yaratacaktır. Örneğin; İstanbul İdare Mahkemesi ile Ankara Vergi Mahkemesinde görülen davalar arasında bağlantı olduğu kabul edilir ise, bu konudaki kararı Danıştay’ın hangi dairesi verecektir? Mevcut yasal düzenlemelerde bu sorunun cevabı bulunmamaktadır. Bu konuda yapılacak yasal düzenleme ile Danıştay Başkanlar Kurulu görevli kılınabilir[56].

 

Parg. 59.                    Danıştay ilgili dairesi, bağlantı olduğu yönünde kanaate varır ise; yetkili mahkemeyi kararında belirtir ve dosyaları bu mahkemeye göndererek diğer mahkemeye veya mahkemelere durumu bildirir. Yetkili mahkeme de durumu ilgililere duyurur.

 

Parg. 60.                    Bağlantılı davalar aynı bölge idare mahkemesinin yargı çerçevesindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar o yer bölge idare mahkemesine gönderilir.   Bölge idare mahkemesince verilen karar, bağlantının bulunduğu yolunda ise, yetkili mahkeme kararda belirtilmek suretiyle dosyalar yetkili mahkemeye gönderilir. Durum ayrıca diğer mahkemeye de duyurulur. Yetkili kılınan mahkeme durumu ilgililere bildirir. Aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde tek hâkimle görülen davalar ile kurul halinde görülen davalar arasındaki bağlantı kararları da bölge idare mahkemesi tarafından verilecektir[57].

 

Parg. 61.                    Danıştay’ın farklı dairelerinde görülmekte olan davalarda bağlantı kararının ne şekilde verileceği konusunda kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Kanundaki bu boşluğun Danıştay içtihadı ile doldurulması gerekecektir. Bu yasal boşluğun iki boyutu vardır: Birincisi, bağlantı hakkındaki kararın hangi daire tarafından verileceği, ikincisi ise, bağlantı kararı verildikten sonra davaların hangi dairede görüleceği sorunudur. Danıştay dairelerinin, bağlantı konusunda aynı görüşte olmaları konusunda sorun yaşanmaz. Ancak, bağlantı iddiasının dairelerden biri tarafından kabul edilmemesi durumunda her dairenin elindeki davaya bakmaya devam edeceği ifade edilmektedir. Bağlantı kararı alınması durumunda ise, bağlantılı davalara bakacak dairenin belirlenmesinde, Medeni yargılama usulü Kanununun 45.maddesinin son fıkrasındaki kuraldan yararlanılarak, “uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait” davaya bakan Danıştay dairesinin birleştirilen davalara bakabileceği kabul edilmektedir[58]. Kanaatimce bağlantıya ilişkin olarak Danıştay daireleri arasında ortaya çıkan sorun; Danıştay Başkanlar Kurulu kararı ile çözülebilir. Zira, Danıştay Kanunun 52.maddesine göre, Danıştay daireleri arasında görev uyuşmazlıklarını çözmek konusunda Danıştay Başkanlık Kurulu görevlidir. Bağlantı kararı, görevli dairenin belirlenmesi sonucunu da doğuracağından Başkanlar Kurulunun bu konuda karar alabileceği söylenebilir. Ancak, bu konudaki yasal boşluk 38.maddeye eklenecek bir hükümle doldurularak, Danıştay Başkanlar Kurulu’na bağlantı kararı konusunda da görev verilebilir.

 

Parg. 62.                    Danıştay ve bölge idare mahkemesi bağlantılı dava dosyalarını öncelikle ve ivedilikle inceler ve karar verir. Buradaki incelemenin kapsamı esasa ilişkin olmayıp, sadece bağlantı talebine ilişkindir.

 

Parg. 63.                    Danıştay’ca ve Bölge idare mahkemesince verilen karar bağlantı bulunmadığı yolunda ise, dosyalar İlgili mahkemelere geri gönderilir. Danıştay ve bölge idare mahkemelerinin bu konudaki kararları kesin olup, ilgili mahkemeler bu konuya ilişkin kararlarında ısrar edemezler. Yüksek Mahkemenin bu husustaki içtihadı şu şekildedir: “Danıştay'ca bağlantının bulunmadığına karar verilmesi halinde, evvelki hükümlere göre gönderilen veya getirtilen dosyaların ilgili Mahkemelere geri gönderileceği, 42.maddenin 3.bendinde ise, bağlantının bulunup bulunmadığı yolundaki bölge idare mahkemesi ve Danıştay kararlarının kesin olduğu hükme bağlanmış bulunduğundan, bağlantının bulunmadığı gerekçesiyle üst yargı yeri tarafından dosya kendisine iade olunan mahkemenin, kendisini bu kararla bağlı görerek, dava konusu uyuşmazlığın çözümünün lüzumlu kıldığı yargısal işlemi yapması gerekirken, bağlantının varlığı konusunda eski kararında ısrar etmesi ve iade olunan dosyayı kendi kararı doğrultusunda karar verilmek üzere yeniden ilgili üst yargı yerine göndermesi, İdari Yargılama Usulü Kanununun ayrı bölümlerinde yer alan bağlantılı davalarda yapılacak işlemlere ilişkin düzenleme ile, kararlara karşı başvuru yollarına ilişkin düzenlemenin yanlış bir yorumla birbirine karıştırılmasından kaynaklanan açık bir usul hatasıdır. Açıklanan bu nedenle, Vergi Mahkemesi kararı ile gönderilen dava dosyasının incelenerek karara bağlanmak üzere adı geçen Mahkemeye geri gönderilmesine karar verildi.[59]

 

Parg. 64.                    Yasal koşulların bulunması halinde; davalar bağlantı kararı vermek zorunda mıdır? Mahkemeler, “aralarında maddi ve hukuki bağlılık veya sebep sonuç ilişkisi bulunan bütün davalar arasında bağlantının kabul edilmesi gerekir mi? İYUK 38.madde hükmüne bakıldığında, bağlantılı davaların tanımı yapıldıktan sonra, bu davalar hakkında yapılacak işlemler açıklanmıştır. Dolayısıyla, yasal koşulların bulunması halinde, mahkemelerin bağlantı kararı vermesi gerekir. HUMK’nunun 45.maddesine göre ise; “Aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir.” İfadesine yer verilmek suretiyle birleştirme konusunda mahkemelere takdir yetkisi tanımıştır. Bu nedenle medeni yargılama usulünde, mahkeme, aralarında bağlantı bulunan davaların herhalde birleştirilmesine karar vermek zorunda değildir; ancak tahkikatın daha iyi bir şekilde yürütülmesi için gerekli gördüğü hallerde, aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilmesine karar verilir[60]. Kanaatimce, idari yargıda da, davalar arasında bağlantı kararı konusunda da yargı yerlerine takdir yetkisi tanınmalıdır. Bağlantının, beklenen yararı sağlamayacağına karar verilmesi durumunda bağlantı yerine bekletici ön mesele müessesi ile kararlar arasında çelişkiler önlenebilir.

Parg. 65.                    Bağlantı iddiaları mahkemelerce kabul edilmediği takdirde, bu hususta verilen ara kararı taraflara tebliğ edilir. Bu karar bir ara kararı olduğu için temyiz veya itiraz edilmesi mümkün olmamakla birlikte, kanunun bu karara karşı başvurulabilecek özel bir itiraz yolu öngörmüştür. Buna göre; taraflar, bağlantı talebinin reddine ilişkin kararın tebliğ tarihini izleyen on beş gün içerisinde, aynı yargı çevresindeki mahkemeler için o yer bölge idare mahkemesine, 38 nci maddenin 3 ve 4 ncü fıkrasındaki durumlarla ilgili davalar için Danıştay’a başvuruda bulunabilirler. Başvuru üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştay görevli dairesince durum, yukarıdaki açılanan usule göre incelenerek karara bağlanır.

 

 

5. BAĞLANTI KARARININ SONUÇLARI

 

Parg. 66.                    Bağlantının varlığı yolunda idare ve vergi mahkemelerince veya bu konuda yapılacak itiraz üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştay’ca bağlantı hakkında karar verilinceye kadar usuli işlemler (keşif, bilirkişi incelemesi, davanın ihbarı vb. usuli işlemler) durur. Esasen, sadece usuli işlemler değil yargılama süreci de duracaktır. Örneğin; tüm usuli işlemleri tamamlanmış ve karar aşamasına gelmiş bir davada esas hakkında da bir karar verilemeyecektir. Dolayısıyla, esasen burada, sadece usule ilişkin işlemler değil yargılama faaliyeti tümüyle bağlantı hakkında bir karar verilinceye kadar duracaktır. Bağlantıya ilişkin işlemler sonuçlandırıldıktan sonra bu davalara bakmakla yetkili kılınan mahkeme veya Danıştay, davalara bırakıldığı yerden devam eder. Yapılacak yargılama sonucunda, bağlantılı davalar hakkında karar verilecektir.

 

Parg. 67.                    Bağlantı kararı verildikten sonra dosyalar ne şekilde incelenecektir? Davalar yeni bir dosyada mı birleştirilecektir, yoksa bağlantı yoluyla dosyaları inceleyecek mahkemedeki bağlantılı dava dosyası üzerinden mi görülecektir? Bağlantı davaların her biri kendi dosya numaraları ile bağımsız olarak görülmeye devam mı edilecektir? Bu hususta kanunda bir düzenleme bulunmadığı gibi, uygulamada da bir birliğe rastlanmamaktadır.

 

Parg. 68.                    Kimi davalarda ilk derece mahkemesi; kendi gördüğü davalar hakkında bağlantı kararı vermekle birlikte, davaların her birini ayrı ayrı inceleyerek her biri hakkında ayrı hüküm tesis etmektedir. Bazı durumlarda ise; hakkında bağlantı kararı verilen dosyalar; bağlantı yoluyla davaların birleştirildiği dosya ile birleştirilmekte, o dosya üzerinden davalar görülmektedir[61].

 

Parg. 69.                    Görüldü üzere, bağlantı kararı verilmesinden sonra dosyaların ne şekilde inceleneceği konusunda bir belirsizlik mevcuttur. Bu belirsizlik, dava sürecindeki usuli işlemleri ve dava sonucunda verilecek hükmün ne şekilde verileceğini de etkileyecektir.

 

Parg. 70.                    Aralarında bağlantı bulunan davaların “bağımsızlığı” devam edildiğine göre, kural olarak, davaların esas numaraları değiştirilmeden incelenmelidir. Her iki davanın, yeni ortak bir dosya ile birleştirilmesi durumunda; davaların her biri hakkında ayrı işlem yapılması durumunda, karışıklığa yol açabilir.Örneğin, dosyalar her biri hakkında farklı bir usulü işlem yapılması veya ara kararı verilmesi gerekebilir.

 

Parg. 71.                    Bu nedenle, bu davalar hakkında yapılacak yazışmalarda kolaylık sağlanması amacıyla, bağlantılı dosyalara, bağlantılı olduklarını da belirten ortak bir numara verilebilir. Örneğin medeni yargılama usulünde, “değişik iş” dosyaları bu şekilde numaralandırılmaktadır. Diğer bir çözüm olarak; bağlantı yoluyla gelen davalara, yeni bir numara verilerek, dosyayı bağlantı yoluyla inceleyecek mahkeme esasına kaydetmektir. Ancak, her durumda; dosyaların her birinin ayrı birer numarası olmalıdır[62].  Ayrıca, her dava için ayrı ayrı karar verilmesi gerekir. Bu kararlar, dosyaların tek dosyada birleştirilmesi halinde, bu dosyaya ilişkin karar metninde ve ayrı ayrı belirtilerek yazılması gerekir. Dosyların ayrı numaralarla görülmesi durumunda, her biri için ayrı bir karar hazırlanması gerekecektir.

 

Parg. 72.                    Hakkında bağlantı kararı verilse de, her dava birbirinden bağımsızdır[63]. Bu nedenle, her bir davaya ilişkin esasa ve usule ilişkin iddia ve savunmalar ayrı ayrı incelenecektir ve gerektiğinde bu davalar hakkında ayrı kararlar verilebilecektir. Örneğin; davalardan birinden davacının feragat etmesi halinde bu dava sonuçlandırılacak diğer dava görülmeye devam edecektir.

 

Parg. 73.                    Davalar hakkında verilecek bağlantı kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar olmadığından, bu kararda taraflar yargılama giderlerine ve bu arada vekalet ücretine mahkum edilemez[64]. Davaları, bağlantı yoluyla inceleyen mahkeme, davaları esastan hükme bağlarken bu hususta da karar verecektir. Burada, her bir uyuşmazlık için ayrı veya ortak yargılama gideri sözkonusu olabilecektir. Bu durumda, mahkemenin ortak masraflar dosyalar arasında paylaşması, diğer giderleri ise her bir dosya için ayrı ayrı hesaplaması gerekecektir. Örneğin; davalar için keşif yapılması durumunda bu bir ortak gider olacaktır, buna karşın her dava için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilebilecektir.

 

 

Parg. 74.                    Bağlantı kararı, usule ilişkin bir ara kararı olup tek başına temyiz edilemez. Ancak, esas kararın temyiz edilmesi aşamasında; temyiz mercii bağlantı kararının hukuka uygunluğunu denetleyebilecektir. Bağlantı kararı verilmesi gerektiği halde bu kararın verilmemiş olması veya yasal koşulları oluşmadığı halde bağlantı kararı verilmiş olması, tek başına mahkeme kararının bozulmasını gerektirir mi? Diğer bir ifade ile, bağlantıya ilişki kararın hukuka aykırı olması, mahkeme kararının bozulmasına yol açar mı?

 

Parg. 75.                    Medeni yargılama usulü Kanunu, bu sorunun cevabını 48.maddesinde düzenlemiştir. Buna göre;Aynı mahkemede görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararları hakkında istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna; ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına; bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenmesi, Yargıtay da bozma sebebi teşkil etmez.” Yargıtay da, bu düzenleme ile paralel bir şekilde;birleştirme talebini reddetmiş olan mahkemenin verdiği hükmün doğru ise; hükmün, yalnızca birleştirme talebinin reddi kararının yanlış olması nedeniyle bozulamayacağına, davaların birleştirilmesi talebinin reddinin kanuna aykırı olmasının yalnız başına bozma sebebi olmayacağını kabul etmektedir[65]. Medeni yargılama usulünde, usul hukukuna dayanan temyiz nedenleri “mutlak bozma nedenleri” ve “nispi bozma nedenleri”  ayırımı yapılmaktadır. Bir usul kuralının yanlış uygulanmış olmasının bozma sebebi teşkil edebilmesi için, hukukun bu yanlış uygulamasının verilen kararı değiştirebilecek nitelikte olması gerektiği, nu nitelikte olmayan usul hukukuna aykırı durumların tek başına bozma sebebi olamayacağı kabul edilmektedir[66].

 

Parg. 76.                    HUMK’nun aksine, İYUK’nunda, bu hususta ayrı bir düzenleme bulunmamaktadır. İYUK 49.maddesinde temyiz nedenleri;

a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerine uyulmamış olunması 

 

şeklinde sayılmıştır[67]. Bu durumda, usul kurallarına aykırı bir karar, bozma sebebi olacaktır. Acaba idari yargıda da usul kuralları açısından mutlaka ve nispi bozma sebepleri kabul edilebilir mi? GÖZÜBÜYÜK-TAN; Danıştay’ın, idare karar alırken usul kurallarına uymaması durumunda, sonucu etkileyen ya da etkilemeyen, taraflara güven sağlayan, ya da idareyey yol gösteren kurallar gibi ayrımlar yaptığını, yanız sonucu etkileyen ya da kişiye güven sağlayan usul ve şekil sakatlıklarını iptal nedeni olarak kabul ettiğini, buna karşılık, bir idari yargı yerinin usul kurallarına uymamasını hoşgörü ile karşılamadığını, haklı olarak bir idari kuruluş ile bir mahkeme arasında ayırım yaptığını ifade etmektedir[68]. ESİN-YENİCE; medeni yargılama usulündeki mutlak ve nispi temyiz nedenleri ayırımının idari yargıda da yapılması gerektiğini kabul etmektedir[69]. COŞKUN-KARYAĞDI ise, bazen temyize konu kararı veren idari mahkemece kararda usul hataları yapılmakla birlikte işin esası incelenerek karar verilmiş olmasına rağmen bu usul hatalarının bozmayı gerektirir ağırlıkta görülmeyebileceği görüşündedir[70].

 

Parg. 77.                    Kanaatimce, temyiz incelemesi aşamasında, usule ilişkin kurallar açısından esasa etkili olan veya olmayan kurallar ayırımı yapılabilir. Eğer, usul kuralına uyulmaması, yargı kararının esasını etkilememiş ise, sırf bu nedenle ilk derece mahkemesi kararı bozulmamalıdır. Bir yargı yerinin hukuk kurallarına uymaması elbette ki, doğru değildir. Ancak, yargı yerinin usule ilişkin bir hata yapmış ancak bu hata davanın esasını etkilememiş ise, sırf bu nedenle kararın bozulması, yargılama sürecinin uzamasında neden olabilecektir. Hele, davanın kişiler lehine sonuçlanması durumunda, yargılama sürecinin uzaması, bireyler açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Öyle ise, davanın esasına etkisi olmayan usul kurallarının uygulanmamış olması tek başına bir bozma sebebi olarak kabul edilmemelidir. Bu noktada, bağlantıya ilişkin kararın, esasa etkili olup olmadığı sorunu cevaplanmalıdır.  Bu sorunun cevabı, her davanın özelliğine göre verilebilir. Eğer, bağlantıya ilişkin karar; esasa etkili bir sonuç doğurmuş ise, bu bir bozma nedeni olarak kabul edilebilir. Aksi halde ise, sadece bağlantı kararının hukuka aykırı olması bozma nedeni olarak kabul edilmemelidir. Örneğin; olumsuz sicilin iptali istemiyle açılan dava ile olumsuz sicil nedeniyle göreve son verilmesi işlemlerinin iptali istemiyle açılan davaların bağlantılı olduğu açıktır. Ancak, bu iki dava hakkındaki bağlantı talebi kabul edilmemiş, ancak sonuçta her iki işlemin de iptaline karar verilmiş ise; sırf bağlantı kararının verilmemiş olması bir bozma sebebi olarak görülmemelidir.

 

Parg. 78.                    Bağlantı davalar hakkında verilen nihai kararların temyiz mercii nasıl tespit edilecektir? Aynı mahkemede görülen bağlantılı davalara ilişkin kararların temyiz mercii de aynıdır. Her ikisi de idare mahkemesinde veya her ikisi de vergi mahkemesinde görülen bağlantılı davaların temyiz mercii Danıştay’ın ilgili dairesidir.  Davalardan birinin ilk derece mahkemesi olarak Danıştay ilgili dairesinde görülmesi nedeniyle Danıştay ilgili dairesinde görülen davalar neticesinde verilen kararlar; Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarında temyizen incelenecektir (Danıştay Kanunu 38.madde). Tek hakimle görülen bir dava ile kurul halinde görülen bir dava arasında bağlantı bulunması ve davaların kurul halinde görülen dava ile birlikte görülmesi durumunda, mahkemenin nihai kararı Danıştay ilgili dairesinde temyiz edilecektir. Tek hâkimle görülen iki davanın bağlantı yoluyla incelenmesi durumunda, bu davalara ilişkin karar, itiraz yolu ile bölge idare mahkemesinde denetlenecektir.

 

Parg. 79.                    Bağlantılı davalar sonuçlandırıldıktan sonra; davalardan biri hakkında “yargılamanın yenilenmesi” talep edilmesi durumunda, bağlantılı diğer dava da inceleme konusu yapılacak mıdır? Kanaatimce, sonuçlandırılmış bağlantı davalardan bir hakkında yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi doğrudan diğer davanın da yeniden yargılama konusu edilmesi için yeterli değildir. Ancak, bağlantılı davalardan biri hakkında yargılamanın yenilenmesi sonucunda yeni bir karar verilebilir. Eğer bu yeni karar, daha önce karara bağlanmış olan davayı da doğrudan etkiliyor ise, ikinci dava için bir yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilir. Örneğin; olumsuz sicil ve buna dayalı olarak göreve son verme işlemlerinin iptali istemiyle açılan davalarda; sicil işleminin hukuka uygun bulunarak iptal istemi reddedilmiş ve bununla bağlantılı olan göreve son verme işleminin de hukuka uygun olduğuna karar verilmiş olsun. Sicil işlemine ilişkin davanın yargılamanın yenilenmesi yoluyla yeniden görülmesi ve neticede sicilin iptaline karar verilmesi durumunda; bu yeni karar göreve son verme işlemine dava açısından bir yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilir. Zira,  İYUK 53/1-c maddesinde, “karara esas olarak alınan ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması” bir yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden biri olarak kabul edilmiştir.

 

SONUÇ

 

Parg. 80.                    İdari yargılama usulünde, aralarında bağlantı bulunan davaların, çelişkili kararlar verilmesinin engellenmesi ve usul ekonomisi açısından birlikte görülmesinin gerekli olduğu açıktır. İYUK’nunda birden fazla davanın birlikte görülmesine ilişkin başka düzenlemeler de bulunmasına rağmen, davaların birleştirilmesine ilişkin genel hükümler, bağlantılı davalar başlığı altında düzenlenmiştir.

 

Parg. 81.                    Ancak, çalışmada da ortaya konulduğu üzere, bağlantı müessesi hususunda ciddi eksikler ve uygulama farklılıkları bulunmaktadır.  Bağlantılı davalara ilişkin bazı hususlarda yasal boşluklar ve çelişkiler bulunmaktadır. Bu eksikliklerin giderilmesi önem taşımaktadır. Ayrıca, bağlantı kararı verilmesi ve bu kararın uygulanmasına ilişkin yargı kararları arasında bir uyum ve birliktelik bulunmamaktadır. Bir içtihat mahkemesi de olan Danıştay’ın bu husustaki içtihat farklılıkları, ilk derece mahkemelerinin “duruma göre” verdikleri kararlar, bağlantı müessesesinin tam olarak yerleşmediğini göstermektedir.  Ayrıca, medeni yargılama usulünde olduğu gibi, bağlantı kararı hususunda yargı yerlerine takdir yetkisi tanımak daha doğru olacaktır. Zira, mahkemeler, birbiri ile ilgili olan ama birlikte görülmesi sakıncalı olabilecek (veya yararlı olmayacak) durumlarda “bekletici ön mesele” müessesesine başvurabilir.

 

 

 

 

 



*    M.Ü. Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

[1] GÖZÜBÜYÜK A.Şeref- DİNÇER Güven; İdari Yargılama Usulü,  2.Bası, Ankara 1999, s.843

[2] GÖZÜBÜYÜK A.Şeref- TAN Turgut; İdare Hukuku, c.2, Turhan Kitabevi, Ankara 1999, s.92., KALABALIK Halil; İdari Yargılama Hukuku, Değişim Yay., İstanbul 2003, s.317.

[3] Dairemizce de, davacı tarafından açılan iki dava arasında bağlantının varlığına ve iki dava dosyasının birlikte incelenerek karara bağlanmak üzere birleştirilmesine karar verilmiştir. Danıştay 10.D., E.1983/586, K.1984/320, T.21.2.1984 Danıştay Bilgi Bankası (DBB)

“Dairemize gönderilmesi üzerine her iki dava dosyası arasında bağlantı olduğunun kabul edilmesine karar verilerek taraflara tebliğ edilmiş olduğu görüldüğünden dava dosyaları birleştirilerek incelendi:” Danıştay 10.D, E.1983/803, K.1983/2699, T.21.12.1983, DBB

1602 sayılı Kanunun 56ncı maddesinin atıfta bulunduğu İYUK nun 38nci maddesi uyarınca bağlantılı davaların birleştirilmesi gerekli olup; davanın somutunda, davacının ayırma işlemi ile bunun hukuki sebebi olan ayırma sicilinin iptali istemiyle açtığı iki ayrı davanın birleştirilmesi usul ekonomisine uygundur. AYİM 1.D., K. GensekNo:1999/1187, E.2000/247, AYİMKD, S.15, s.111-112

[4] KURU Baki; Medeni yargılama usulü, 6.Baskı, Demir Demir Yay., İstanbul 2001,s.3446.

[5] Anayasa Mahkemesi, E.1996/74, K.1998/45 , T.1.7.1998  (www.anayasa.gov.tr)

[6] Danıştay 10.D., E.1998/106, K.1998/773, BAL Yakup- KARABULUT Mustafa- ŞAHİN Yahya; İdari Yargılama Usulü İle İlgili Danıştay 10.Dairesinin Seçilmiş Kararları, Seçkin Yay., Ankara 2003, s.852-853

[7] Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararı, E.1949/528, K.1950/270, T.18.5.1951, Danıştay Kararlar Dergisi, S.50-53, s.51, nakleden, GÖZÜBÜYÜK-TAN; s.952.

[8] Maddenin ilk şeklinde herhangi bir tanıma yer verilmemiş, yukarıda aktarılan tanım maddeye 106.1994 tarihinde 4001 sayılı Kanun ile eklenmiştir.

[9] GÖZÜBÜYK-DİNÇER, s.842.

[10] İYUK 5.madde uygulaması hakkında ayrıntılı bilgi ve yargı kararları için bkz. GÖZÜBÜYÜK-TAN; s.942 vd., GÖZÜBÜYÜK – DİNÇER;s.298 vd.,  KARAVELİOĞLU Celal; İdari Yargılama Usulü Kanunu, 5.Baskı, 2001,;s.449 vd., CANDAN Turgut; Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Maliye ve Hukuk Yayınları, 2005, s.269 vd., COŞKUN Sabri-KARYAĞDI Müjgan; İdari Yargılama Usulü, Seçkin Yay., Ankara 2001, s.109.

[11] KARAVELİOĞLU; s.449-450.

[12] “Bağlantı bulunduğu belirtilen Danıştay Altıncı Dairesinin esasına kayıtlı dava, daha önce karara bağlandığından bağlantıdan söz edilemeyeceği hakkında Danıştay 6.D., E.1983/1407, K.1983/4004, T.14.12.1983 DBB,  Aynı mahiyette Danıştay, 6.D., E.1983/1485, K.1984/369, 6.2.1984 DBB)

“Değişik bölge idare mahkemelerinin yargı çevresindeki mahkemelerde bulunan davalar arasında bağlantı olduğundan bahisle, bu konuda karar verilmek üzere Danıştay’a gönderilen dosya üzerinde yapılan incelemede, bağlantı istenen davalardan birinin sonuçlanmış olduğu görüldüğünden inceleme olanağı bulunmayan istemin reddi gerekir. Danıştay 10.D., E.1995/2287, K.1995/4109,  BAL Yakup- KARABULUT Mustafa- ŞAHİN Yahya; İdari Yargılama Usulü İle İlgili Danıştay 10.Dairesinin Seçilmiş Kararları, Seçkin Yay., Ankara 2003, s.851.

[13]  “Yükümlü adına salınan Gayrimenkul Kıymet Artış Vergisi tarhiyatına ilişkin olarak Vergi Mahkemesine açılan bir dava ile aynı verginin tahsili amacıyla düzenlenen ve yine vergi mahkemesine açılmış fakat taraflardan birinin mahkemece verilen kararı temyiz etmesi nedeni ile Danıştay’da temyizen incelenen bir uyuşmazlık söz konusu olduğuna göre, anılan vergi Mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurulması nedeniyle Danıştay’da bulunan dosyası arasında bağlantı olduğuna kabule imkân bulunmamaktadır. (Danıştay 9.D., E.1984/1767, K.1984/2757, T.21.9.1984, DBB) Aynı mahiyette Danıştay 9.D., E.1985/252, K.1985/343, T.22.2.1985DBB), Danıştay, 3.D., E.1986/2378, K.1986/1428, T.28.5.1986 Danıştay Bilgi Bankası DBB

[14] Danıştay, 3.D., E.1986/2378, K.1986/1428, T.28.5.1986 DBB karşı oy yazısı.

[15] Danıştay 5.D., E.1994/6416, K.1997/210, T.30.1.1997,  Danıştay Dergisi, S.94, s. 359-362.

[16] Danıştay 9.D., E.1983/159, K.1985/703, T.26.04.1985, DBB.

[17] Bkz. dipnot 12.

[18] “Davalı idare temyiz aşamasında usul yönünden, davanın süresinde açılmadığı iddiasında bulunmakta ise de, 12.12.1994 günlü,23190 sayılı genelgenin 25.4.1995 günlü,1116 sayılı yazı ile ilanen duyurulduğu, davacının 23.6.1995 tarihinde idareye başvuruda bulunduğu, herhangi bir cevap alamadığı ve önce 23.6.1995 tarihinde İdare Mahkemesinde dava açtığı Danıştay Beşinci Dairesine bağlantı nedeni ile dosyanın gönderildiği, Dairece dosyalar birleştirilerek karar bağlanan davanın, bu nedenle süresinde olduğu hususunun ayrıca temyiz edilen kararda da belirtildiği görülmekle, bu iddiaya itibar edilmemiştir. (Danıştay İdari Dava Daireleri, E.1997/60, K.1999/749, T.04.06.1999, DBB)” Ancak, şunu da ifade edelim ki, bu kararda, doğrudan bu sorunun tartışıldığını söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla bu kararı, Danıştay’ın sorun hakkındaki bir çözümü olarak görmek mümkün değildir.

[19] CANDAN, s.270.

[20] Danıştay 6.D., E.1986/755, K.1986/734, T.17.9.1986, DBB

[21] . Danıştay 10.D., E.2002/492,   BAL - KARABULUT - ŞAHİN; s.853-854.

[22] Danıştay 4D., E.1994/2181, K.1995/1620, 10.4.1995 dbb

[23] Vergi Dava Daireleri; E.1996/33, K.1995/152, T.26.01.1996 DBB

[24] AYİM; 1.D,  Esas No:2000/247,  Karar No: GensekNo:1999/1187, T.21.3.200, AYİMKD, S.15, s.111-112

[25] Danıştay 10.D., E.1983/586, K.1984/320, T.21.2.1984 DBB, Danıştay 10.D, E.1983/2699, K.1983/803, T.21.12.1983, DBB.

[26] GÖZÜBÜYÜK-DİNÇER; s.842.CANDAN; s.855.

[27] GÖZÜBÜYÜK-DİNÇER; s.842.

[28] Danıştay 9.D., E.1988/3142, K.1988/354, T.17.11.1988 DBB.

[29] Danıştay 7.D., E.1984/1152, K.1984/1391, T.9.7.1984, DBB.

[30] “Davacı şirketin, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca çıkartılan 13.3.1996 tarih ve 22579 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 96/3; 13.3.1996 tarih ve 22665 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 96/7 sayılı tebliğler ile 26.12.1997 tarih ve 23212 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Belirli Ülkeler Menşeli Tekstil Ürünleri İthalatında özetim ve Denetim Önlemleri Hakkında Yönetmelik”in geçici maddesinin iptali istemiyle açtığı dairemizin E.1998/2058 sayısında kayıtlı dava ile uygulama işlemine karşı açılan bu dava, 2577 sayılı yasanın 38.maddesinde öngörüldüğü üzere bağlantılı dava niteliğinde bulunmaktadır.” Danıştay 10.D., E.1998/7595, K.1999/164,  “Davacının “diyaliz merkezleri yönetmeliğinin” iptali istemiyle açtığı dava, Dairemizin E.1993/4444 sayılı dosyasında derdest bulunmakta olup, aynı yönetmeliğe dayalı olarak tesis edilen uyulama işlemine karşı açılan davayla dairemizde görülen dava arasında bağlantı bulunmaktadır. Danıştay 10.D., E.1995/9, K.1995/142, BAL -KARABULUT-ŞAHİN; s.850- 852.

[31] Genel nitelikteki düzenleyici işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların varlığı, bu işlemlere dayanılarak tesis edilen subjektif nitelikli tüm işlemlerden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların çözümünde görev itibariyle yukarıda belirtilen nitelikteki davalarda 2577 sayılı Kanunun 38.ve 39.maddelerinde belirtilen anlamda bağlantı olduğunun kabulünü gerektirmez. Danıştay 6.D, E.1996/3315, K.1997/2435, T.22.5.1997, Danıştay Dergisi;S.94 s.377-379, Aynı mahiyette Danıştay 6.D, E.1998/1040, K.1998/1622, T.18.3.1998 Danıştay Dergisi 97, s.389-393.

[32] Dosyanın incelenmesinden, Suudi Arabistan Ümmal Kura Üniversitesi mezunu olan davacının, Yükseköğretim Kurulunca lisans denklik belgesinin iptal edildiğinden bahisle, öğretmenliğe atama onayının, Milli Eğitim Bakanlığınca geri alınmasına ilişkin işleme karşı Antalya 2.İdare Mahkemesinde bu davanın açıldığı, ancak lisans denklik belgesinin iptaline ilişkin olarak Yükseköğretim Kurulu kararına karşı ne Dairemizde, ne de İdare Mahkemesinde herhangi bir davanın açılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Dairemizde, davacının lisans denklik belgesinin iptali istemiyle açılmış herhangi bir dava bulunmadığından ve başka kişilerce kendi lisans denklik belgelerinin iptaline ilişkin işlemlere karşı açılan davalar da farklı üniversitelere ait denklik davaları olması nedeniyle bu davayla aynı maddi ve hukuki sebepten kaynaklanmadığından, "Bağlantı" istemi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ... İdare Mahkemesinin bağlantı isteminin reddine ve dosyanın anılan mahkemeye geri gönderilmesine karar verildi. Danıştay,8.D., E.1998/2615, K.1998/2473, T.7.7.1998, Danıştay Dergisi, S. 99, s.414-415.

[33] 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu Madde 56 : “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde; İdari Yargılama Usulü Kanunu ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun hâkimin davaya bakmaktan memnuiyetini gerektiren haller, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, bağlılığı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım ve duruşmanın inzibatına ilişkin hükümleri uygulanır.”

[34] AYİM; 1D., T.12.11.2002, Gensek No:2002/361, E.2002/531, AYİMKD, S.18, c.1, s.131.

AYİM, 2.D, T.16.6.2004, E.2003/257, K.2004/249, AYİMKD, S.20, c.2, s.1012-1024.

AYİM; 1.D,  Esas No:2000/247,  Karar No: GensekNo:1999/1187, T.21.3.200, AYİMKD, S.15, s.111-112

[35] “Yapılan inceleme sonucunda davacının sözleşme feshinin iptali talebiyle açtığı ve Dairemizin 2002/400 Esasına kayıtlı davanın derdest olduğu, 2002/531 Esas nolu bu dava dosyası ile de sözleşme feshi nedeniyle ikramiye ödenmemesi işleminin iptalini talep ettiği, ikramiye ödenmesi/ödenmemesi işleminin sözleşme feshin bağlı bir işlem olduğu, dolayısıyla her iki dava arasında konu, hukuki sebep ve şahısta birlik olduğu anlaşılmıştır. AYİM; 1D., T.12.11.2002, Gensek No:2002/361, E.2002/531, AYİMKD, S.18, c.1, s.131.

[36] Askerlik hizmeti sırasında geçirdiği trafik kazası nedeniyle ölen askerin annesi, halası ve eniştesi tarafından ayrı ayrı açılan tam yargı davalarında; maddi ve hukuki bağlılık bulunduğundan davaların birleştirilmesine AYİM, 2.D, T.16.6.2004, E.2003/257, K.2004/249, AYİMKD, S.20, c.2, s.1012-1024.

[37] CANDAN; s.858.

[38] KARAVELİOĞLU; c.2, s.1506.

[39] CANDAN;s.858.

[40] COŞKUN-KARYAĞDI; İdari Yargılama Usulü, Seçkin Yay., Ankara 2001, s.183.

[41] KURU; s.3420-3421 Yazar, ticaret mahkemeleri ile hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemelerinde görülen davaların birleştirilebileceğini ifade etmektedir.

[42] Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, E.2003/1, K.2003/1, T.22.5.2003, Danıştay Kararlar Dergisi, S.3., s.41-52

[43] Danıştay 7.D, E.2002/528, K.2002/1127, T.18.3.2002, nakleden  CANDAN; s.858.

[44] “Davacının “diyaliz merkezleri yönetmeliğinin” iptali istemiyle açtığı dava, Dairemizin E.1993/4444 sayılı dosyasında derdest bulunmakta olup, aynı yönetmeliğe dayalı olarak tesis edilen uyulama işlemine karşı açılan davayla dairemizde görülen dava arasında bağlantı bulunmaktadır. Danıştay 10.D., E.1995/9, K.1995/142, BAL- KARABULUT - ŞAHİN; s.852.

[45] Olayda düzenleyici işlem olan imar planına karşı Danıştay'da dava açılmış olması nedeniyle bu düzenleyici işlemin uygulanmasına yönelik inşaatın durdurulmasına ve ruhsatının iptaline yönelik işlemlerin iptali istemiyle idare mahkemesinde açılan davaya ait dosyanın Danıştay'da açılan dava ile bağlantılı olduğu kabul edilerek Dairemize gönderildiği anlaşılmakta ise de; Genel nitelikteki düzenleyici işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların varlığı, bu işlemlere dayanılarak tesis edilen subjektif nitelikli tüm işlemlerden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davaların çözümünde görev itibariyle yukarıda belirtilen nitelikteki davalarda 2577 sayılı Kanunun 38.ve 39.maddelerinde belirtilen anlamda bağlantı olduğunun kabulünü gerektirmez. İdare Mahkemesinin inşaatın durdurulması ve ruhsatının iptaline ilişkin işlemlerin iptali istemini imar planı açısından ve imar mevzuatında yer alan diğer unsurlar yönünden de inceleyip araştırması gerekmektedir.Bu nedenle bu tür davaların çözümü de idare mahkemesine ait olacaktır. Öte yandan bağlantı kararının sonucu olarak yargılama usulü de değişikliğe uğrayacağından ve mahkemece karar verilmesi halinde bu kararın temyiz usulü 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 48.ve 49. maddelerine göre farklı olacağından doğal hâkim ilkesi uyarınca sözü edilen işlemlere karşı açılan davaların İdare Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Danıştay 6.D, E.1996/3315, K.1997/2435, T.22.5.1997, Danıştay Dergisi, S.94 s.377-379, Aynı mahiyette Danıştay 6.D, E.1998/1040, K.1998/1622, T.18.3.1998 Danıştay Dergisi, S.97, s.389-393.

[46] Danıştay 7.Daire, E.2002/1593, K.2005/2219, Danıştay Dergisi, S.111, s.219-220.

[47] KURU; s.3448.

[48] Hal böyle olunca; tarafları ve konusu aynı olan iki dava arasında bağlantı bulunduğu konusunda ve birleştirme kararı verilmeden; ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerinden yapılan tarh ve tahakkuk işlemine karşı açılan davanın fiilen diğer dava ile birlikte yürütülmesinde yasal isabet bulunmadığı gibi, ikinci davaya ait usule ilişkin yasal işlemlerden olan dilekçenin harçlandırılıp karşı tarafa tebliğ edilmesi ve karşı tarafın cevabının alınması gibi işlemler tamamlanmadan ve bu dava incelenmeden ilk dava hakkında karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Kayseri Vergi Mahkemesinin 26.2.1991 gün ve 1991/316 sayılı kararının bozulmasına karar verildi. Danıştay, 3.D., E.1991/1256, K.1992/2838, DBB.

[49] Danıştay 5.D., E.1994/6416, K.1997/210, T.30.1.1997,  Danıştay Dergisi, S.94, s. 359-362.

[50] KURU; s.3435.

[51] “Bağlantı iddiası üzerine ilgili dosyaların Danıştay'a gönderilebilmesi, tüm dosyaların vergi mahkemesince getirtilip incelenerek aralarında bağlantı bulunduğunun saptanmasına bağlı olduğu cihetle yalnız iddia ve savunmaya dayanılarak bağlantının varlığına hüküm edilemeyecektir.Danıştay, 7.D., E.1984/3951, K.1984/1666, T.7.11.1984, DBB.

[52] “Danıştay’ın dava konusu uyuşmazlığı incelemeye yetkili dairesi, maddi ve hukuki uyuşmazlık hakkında, ileride ilk derece mahkemesi tarafından verilecek kararın temyiz başvurusuna konu edilmesi halinde, bu başvuruyu inceleyecek olan dairedir. CANDAN; s.861.

[53] Sözkonusu maddeler şu şekildedir:

 Madde 27. Üçüncü Daire:

a) Vergi mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlantılı davalarda merci tayinine,

b) Vergi, resim ve harçlarla ilgili olup diğer vergi dava dairelerinin görevleri dışında kalan işlere,

İlişkin dava ve işleri çözümler.

Madde 34. Onuncu Daire;

a) Türk parasının kıymetini koruma mevzuatından,

b) Bankalar Kanunundan,

c) Sermaye Piyasası Kanunundan,

Doğan dava ve işler ile idare mahkemeleri arasında görev ve yetkiye ilişkin uyuşmazlıklarda ve bağlı davalarda merci tayinine ve vergi davalarına bakan dava daireleri hariç diğer dava dairelerinin görevi dışında kalan uyuşmazlıklara ilişkin dava ve işleri çözümler.

[54] CANDAN; s.861, KARAVELİOĞLU; c.2, s.1514.

[55] “Yasanın bu açık hükümleri (39/1,2 madde) çerçevesinde bağlantılı davaların değişik bölge idare mahkemelerinin yargı çevrelerindeki mahkemelerde bulunması halinde bağlantının dava konusu uyuşmazlığı incelemeye yetkili Danıştay ilgili Dairesince tespiti gerekmektedir. Bu bağlamda, öncelikle Ankara 8.İdare Mahkemesi ile Sakarya 2.İdare Mahkemesinde açılan davalar arasında bağlantı bulunup bulunmadığı konusunda bir karar verilmesi zorunlu bulunduğundan, bu konunun çözüme kavuşturulması için dosyanın 2575 sayılı yasanın 32.maddesi uyarınca uyuşmazlığın esasını çözümlemekle görevli Sekizinci Daireye gönderilmesine 15.7.2002 gününde karar verildi. Danıştay Başkanlar Kurulu, E.2002/39, K.2002/41, Danıştay Kararlar Dergisi, S.2, s.62.

“Görüleceği gibi idare mahkemelerince bağlantının varlığından bahisle Danıştay'a gönderilen dosyalarda bağlantının var olup olmadığına karar verecek olan daire 2575 sayılı Kanunun 39.maddesinde açıkça belirtildiği gibi dava konusu uyuşmazlığı incelemekle görevli dairedir. Davacının naklen atanması işleminin iptali istemiyle açılan bu dava konusu uyuşmazlığı çözmekle görevli daire 2575 sayılı Kanunun 29.maddesi hükmü uyarınca Danıştay Beşinci Dairesi olduğu cihetle bağlantının var olup olmadığına karar verilmek üzere dosyanın bu Daireye gönderilmesine karar verildi. Danıştay Başkanlar Kurulu, E.1988/1, K.1988/1, T.16.2.1988, DBB.

[56] Aynı görüşte; COŞKUN-KARYAĞDI; s.185.

[57] Tek hâkimin görevine giren dava ile aynı mükellefe ait ve kurul halinde karara bağlanması gereken diğer davalar arasında bağlantının varlığına o yer bölge idare mahkemesince karar verilmesi gerekirken bağlantı bulunduğundan bahisle uyuşmazlığın kurul tarafından karara bağlanmasında isabet bulunmadığı HK. Danıştay, 3.D., E.1988/2346, K.1989/1453, T.4.5.1989, DBB

[58] GÖZÜBÜYÜK-TAN; c.2,  s.957.

[59] Danıştay 3.D., E.1986/15, K.1986/148, T.16.1.1986, DBB

[60] KURU; s.3439.

[61] Örneğin, İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 2003/1770 E. sayılı dosyası ile İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 2004/20 E. sayılı dosyası arasında bağlantı kararı verilmiş ve dosyalar İstanbul 2. İdare Mahkemesi tarafından görülmüştür. Bu durumda 2003/1770 E. sayılı dosya aynı mahkemede aynı numara ile görülmüşken, 2004/20 E. sayılı dosya 2004/1495 E. sayılı numarayı alarak İstanbul 2. İdare Mahkemesinde görülmüştür.

[62] Medeni yargılama usulünde ise; birleştirilmesine karar verilen davaların, ilk açılan dava dosyasında birleştirileceği kabul edilmektedir.

KURU; s.3445.

[63] Medeni yargılama usulünde de birleştirilen davaların birbirinden bağımsız olduğu, bu nedenle, birleştirilen her davanın dosyanın işlemden kaldırılası ve davanın yenilenmesi bakımından ayrı dava olarak kabul edilmektedir. KURU; s.3446-3447

[64] KURU; s.3444.

[65] Bu konuda bkz.KURU; s.3417-3418.

[66] KURU Baki- ARSLAN Ramazan-YILMAZ Ejder; Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yay., Ankara 1994, s.581-584.

[67] İdari yargıda usule ilişkin temyiz sebepleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. ÇAĞLAYAN Ramazan; İdari Yargıda Kanun Yolları, Seçkin Yay., Ankara 2002, s.87.

[68] GÖZÜBÜYÜK-TAN; s.1040.

[69] YENİCE Kazım-YÜKSEK Esin; İdari Yargılama Usulü, Ankara 1983, s.728.

[70] COŞKUN-KARYAĞDI; s.541.