Son Güncelleme Tarihi 05.02.2004
ŞUBAT 2004-SAYI 36

 

Makale:

  

YENİ STAND-BY ANLAŞMASI ÇERÇEVESİNDE 2005 BÜTÇESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Dr.Yasemin Özuğurlu[1]*

 

Giriş

Parg. 1.                      Bu çalışmada Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından gelişmekte olan ülkelerde uygulanan istikrar politikalarının kamu bütçesi üzerindeki etkisi, 2005 bütçe tasarısı çerçevesinde ele alınacaktır. Uluslararası Para Fonu (IMF) gelişmekte olan ülkelerin kalkınma süreçlerinde karşılaştıkları en önemli sorunu, kronik ödemeler dengesi açıkları ve uzun süreli enflasyon olarak tanımlamaktadır. Bu çerçevede önerilen istikrar politikalarının temelini, ödemeler dengesinde kalıcı bir iyileşme ve enflasyon oranında gerileme hedefleri oluşturmaktadır. Sayılan hedefleri gerçekleştirmek üzere tipik IMF içerikli bir istikrar programında genel olarak, devalüasyon veya döviz kuru ayarlamaları eşliğinde uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi, para ve kredi sınırlamaları, yurtiçi fiyat ayarlamaları, kamu harcamalarının azaltılması, dış borç ödemelerinin gerçekleştirilmesi önlemleri yer almaktadır. Sözkonusu önlemler çerçevesinde, istikrar programları hedeflerini gerçekleştirmek üzere kamu bütçesi önemli işlevler üstlenmektedir.

Parg. 2.                      Geleneksel IMF programlarında döviz kuru ayarlamaları, devalüasyon gibi parasal araçlar ile ekonominin genel fiyat düzeyini etkilediği varsayılan kamu harcamalarının kısılması ve bütçe açıklarının düşürülmesine dönük sıkı maliye politikaları birlikte yer almaktadır. Dolayısıyla sözkonusu önlemler, program hedeflerine ulaşmak konusunda kamu bütçesinin önemini arttırmaktadır. Bunun yanı sıra, 1980’li yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkelerde piyasa mekanizmasının güçlendirilmesini ve dünya ekonomisi ile bütünleşmelerini sağlamak üzere uygulanan yapısal uyum politikalarının temel araçlarından biri olarak kamu bütçesi kullanılmaktadır. Kamu bütçesi büyüklüğünün ekonomideki kaynak ve gelir dağılımını etkileme gücü, piyasa mekanizmasının güçlendirilmesi hedefine dönük olarak kamu bütçesinin önemini arttırmaktadır. Bu açıklamalara dayanarak gelişmekte olan ülkelerin IMF ile şartlı kredi ilişkilerini içeren stand-by anlaşmalarının, konsolide bütçenin miktar ve bileşimini etkilediğini belirtmek gerekir. Dolayısıyla çalışmada 2005-2007 yıllarını kapsayan yeni stand-by anlaşması hedeflerine bağlı olarak şekillenen 2005 bütçesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Yeni Stand-By Anlaşması Hedefleri ve 2005 Bütçesi Üzerine Bir Değerlendirme

Parg. 3.                      1970’li yıllarda yaşanan ekonomik kriz sermaye birikim sürecinde belirgin dönüşümlerin gerçekleşmesine neden olmuştur. Özellikle 1980’li yılların başından itibaren gerek reel sektörde gerekse finansal sektörlerde dünya çapında gözlemlenen uluslararasılaşma eğilimindeki artış ile ifadesini bulan dışa açık büyüme modeli, küreselleşme olgusunu gündeme getirmiş ve küreselleşmenin teorik altyapısını da neoliberal politikalar oluşturmuştur. Neoliberal yaklaşım, ekonomik işleyişin tümüyle piyasaya bırakılması gereğini belirlemekte ve uluslararasılaşmayı güçlendirici öneriler sunmaktadır. Bu çerçevede mal, hizmet, sermaye hareketlerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması için korumacı politikalardan vazgeçilmesi ve devlet girişimciliği ve düzenleyiciliğine son verilmesi temel politikalar olarak ortaya çıkmaktadır (Sönmez, 1997, 97-98).

Parg. 4.                      1970’li yıllardan itibaren dünya ekonomisinde kendini hissettiren ekonomik krizle birlikte gerek gelişmiş ülkelerde gerekse gelişmekte olan ülkelerde uygulama alanı bulan neo-liberal içerikli iktisat politikaları, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, bu ülkelerin dışa bağımlı yapısal özellikleri nedeniyle daha belirgin biçimde uygulanmaktadır.

Parg. 5.                      Uluslararası finans kuruluşlarının gelişmekte olan ekonomilerin dünya ekonomisi ile bütünleşmelerinin bir yolu olarak önerdikleri devletin ekonomiye müdahalesinin boyutlarına ilişkin çerçeve, kamu harcamalarının piyasanın işleyişini bozduğu, kamu harcamalarının ve vergilerin ekonomide dışlama etkisi oluşturarak özel sermayenin oluşumunu engellediği, kamu harcamalarının finansmanının parasal genişleme yaratarak para arzının milli gelir artış hızından daha fazla artmasına neden olduğu dolayısıyla finansman kaynaklarının büyük bir çoğunluğunun kamu harcamaları için kullanılmasının piyasanın işleyişini aksattığı gerekçesiyle devletin küçültülmesi gereğine işaret etmektedir. Dolayısıyla devletin toplumsal ve kolektif tüketim alanlarındaki hizmet üretiminin kısıtlanması gerektiğine ilişkin yaklaşım, neo-liberal politikaların merkezinde bulunmaktadır.

Parg. 6.                      Toplumun temel gereksiniminin karşılanmasına yönelik sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, belediye hizmetleri gibi kamusal hizmet üretimlerinin sınırlandırılması gereğinin belirlenmesi, ekonomik rasyonellik ilkesine dayandırılmıştır. Bu çerçevede neo-liberal politikalar, devletin ekonomik ve sosyal süreçleri belirleyici ve düzenleyici işlevini en aza indirmeyi önermektedir. Devlet mal ve faktör fiyatlarını düzenleyerek piyasada oluşan göreli fiyat yapısına müdahale etmektedir. Sübvansiyon ve cezalandırma politikaları, rekabet yasası, tüketiciyi koruma yasası, gibi düzenlemeler yoluyla piyasaya müdahale etmektedir. Bu çerçevede neo-liberal politikalar devletin sözkonusu düzenleme araçlarını kullanarak çalışma yaşamından sermaye hareketlerinin düzenlenmesine kadar olan bir çok alanda düzenleyici rolünün piyasaya bırakılmasını önermektedir (Oyan, 1997, 61-62).

Parg. 7.                      Uluslararası finans kuruluşlarının özellikle IMF’in belirlediği koşullar çerçevesinde, 1980 sonrasında Türkiye’de uygulamaya konan 24  Ocak istikrar ve yapısal uyum politikaları kısa dönemde dış ödemeler dengesi ve fiyat istikrarının sağlanmasını, uzun dönemde ise ekonomide yapısal dönüşümleri gerçekleştirerek serbest piyasa ekonomisinin yerleştirilmesini ve dışa açılmanın sağlanmasını  öngörmektedir. Bu amaçları gerçekleştirmek üzere uygulamaya konan monetarist içerikli istikrar politikalarının temel yönelimleri ; ücretlerin kısılması ve dondurulması yoluyla iç talebin kısılması ,sosyal amaçlı sübvansiyonların kaldırılması , yapısal dönüşümü gerçekleştirmek üzere ekonomik ve sosyal alandaki devlet müdahalelerinin azaltılması ve sanayi, ticaret ve finans kesimlerinin dışa açılmasını sağlamak olarak özetlenebilir (Sönmez,1986, 100-101) .

Parg. 8.                      Bu çerçevede 1980 sonrasında devlet müdahalesinin azaltılması, özellikle 1980-1983 döneminde, ekonomik ve toplumsal yaşamı düzenleyici mekanizmaların gevşetilmesi yönünde olmuştur. Buna bağlı olarak faiz oranlarının serbest bırakılması, kontrollü kambiyo rejiminin terk edilmesi, döviz kurlarının esnekleştirilmesi, tarımsal destekleme alanının daraltılması, KİT girdi fiyatlarının piyasa fiyatlarına yaklaştırılması bu dönemin deregülasyon uygulamaları olarak öne çıkmaktadır (Oyan, 1998, 24-25).

Parg. 9.                      Bir ülkede konsolide bütçe, ekonominin kaynak ve gelir dağılımını belirleme ve etkileme gücüne sahip önemli bir büyüklüktür. Bu nedenle benimsenen iktisat politikaları çerçevesinde değişen konsolide bütçe büyüklüğü ve konsolide bütçe içinde yer alan harcama ve gelir kalemleri bileşimindeki değişim, ekonominin kaynak ve gelir dağılımı konusunda önemli ölçüde fikir vermektedir. 1980 sonrasında benimsenen neo-liberal içerikli iktisat politikaları çerçevesinde, devletin kamu bütçesi yoluyla yaptığı müdahalelerin alanını daraltmak üzere bütçenin GSMH içindeki payı düşürülmüştür. Buna bağlı olarak sermayenin vergi yükünün düşürülmesi amacıyla kamu gelirleri yapısında dolaysız vergilerden dolaylı vergilere doğru bir kayış gerçekleştirilmiştir. Ayrıca kurumlar vergisi oranı 1981’de %50 ‘ye çıkarılmış ve vergi alacağı sistemi uygulamaya konmuştur.1983 yılından itibaren kurumlar vergisi oranı %40’a ve vergi alacağı oranı da 1/3’e düşürülmüştür. Vergi alacağı sisteminin uygulama güçlüğü nedeniyle 1985 yılında bu uygulamadan vazgeçilmiştir. 1986 yılından itibaren %46 oranında uygulanan kurumlar vergisinin, gelir vergisi ile bağlantısı ortadan kaldırılmıştır. Bununla birlikte , 1983 yılından itibaren yürürlüğe giren yeniden değerleme ve azalan bakiye amortisman yöntemi kurumlar lehine yeni kazanımlar sağlamıştır.(Yıldırım.E-R.Yıldırım,2001,11). Bunu yanı sıra 1990’lı yıllardan itibaren ağırlık kazanan finansal serbestleşme politikalarına bağlı olarak mevduat faizleri, repo gelirleri, devlet tahvili ve hazine bonosunu kapsayan finansal varlıkların beyana tabii vergilendirilmesinden vazgeçilmiştir.

Parg. 10.                  Vergi politikasındaki bu gelişmeler, vergi sisteminin kamu harcamalarının finansmanını karşılama özelliğini ortadan kaldırmaktadır. Buna bağlı olarak vergi gelirleri yetersizliği artan bütçe açıklarına ve kamu borçlarının giderek büyümesine yol açmıştır. Bütçe açıklarının vergi gelirleriyle karşılanamaz  büyüklüklere ulaşması, kamu borçlarının yeni borçlanmalarla ödenmesi sürecini doğurmuştur. Bu süreç devletin ciddi bir mali krizin içinde olduğunu göstermektedir. Kamu maliyesi krizinin önemli bir yansıması, konsolide bütçe harcamalarının miktar ve bileşimindeki değişimde ortaya çıkmaktadır. Buna göre konsolide bütçe harcamaları içinde faiz ödemelerinin payı 1990- 2003 döneminde sürekli artan bir seyir izlemiştir. Dolayısıyla bu süreçte kamu bütçesi sürekli olarak faiz dışı fazla verme hedefini gerçekleştirmek üzere düzenlenmiştir. Faiz harcamalarının kamu harcamaları içindeki oranının olağanüstü bir büyüklüğe ulaşması, bir yandan ekonomik istikrarsızlığın önemli bir kaynağını oluştururken, bir yandan da yurt içi tasarrufların sabit sermaye yatırımlarına dönüştürülmesini kısıtlayarak ulusal ekonominin büyüme potansiyelini daraltmaktadır. Ayrıca iç borçlanma senetleri üzerine ödenen aşırı derecede yüksek reel faizler, gelir dağılımını sermaye ve rantiye gelirleri lehine bozmakta, kamunun sosyal hizmet üretimini aksatarak, bölüşüm ilişkilerinde ikinci bir adaletsizlik boyutunu oluşturmaktadır (Yeldan, 2003). Kamu borç stokundaki artış, 1990’lı yıllar boyunca vergi gelirlerinin giderek artan bölümünün faiz ödemelerine ayrılmasına neden olmuştur. Özellikle 2001 yılı krizinde vergi gelirleri faiz harcamalarını ödemeye yetmemiş, diğer gelirlerden de faiz ödemelerine pay ayrılmıştır. 2002 yılı bütçe tasarısında vergi gelirlerinin % 74’ünün faiz ödemelerine ayrılması hedeflenmiş, ancak gerçekleşen oran % 87 düzeyinde olmuştur. Böylece devlete borç verme gücü olan sermaye kesimine faiz ödemeleri yoluyla büyük oranda kaynak aktarılmıştır.

Parg. 11.                  Borç yükünün giderek artmasına bağlı olarak, IMF tarafından uygulanan istikrar programları Türkiye’nin borçlarını ödemesi hedefini esas almaktadır. Bu hedef çerçevesinde istikrar programlarının temelini uluslararası mali piyasalarda güven sağlayıcı önlemlerin alınması oluşturmaktadır. Bu önlemler, daraltıcı maliye politikası uygulamalarını ve öngörülen yapısal reformları hayata geçirmeyi kapsamaktadır. Bu çerçevede IMF’in 1998 yılında başlattığı “yakın izleme programı”, 2000 yılı boyunca uygulanan “kur çıpasına dayalı enflasyonu düşürme” programı ile geliştirilerek sürdürülmüştür. Programın yürütülmesinde kullanılan temel politika araçları, faiz dışı fazlanın mümkün olduğunca yüksek tutulması, yapısal reformlar ve gelir politikaları ile desteklenmiş sıkı döviz kuru politikasıdır.Başka bir anlatımla daraltıcı bütçe/maliye politikası, belirtilen bütçe politikalarıyla uyumlu para/kur politikaları, kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerinin öngörülen enflasyon hedefine göre, özel sektörde ise fiyat ve ücretlerin piyasa koşullarına göre belirlenmesini öngören gelirler politikası, ekonomiyi yabancı sermayeye açacak ve piyasa koşullarına uyumlu hale getirecek özelleştirme, deregülasyon, serbestleşme uygulamalarının hızlandırılmasını ve kapsamının genişletilmesini içeren yapısal reformlar temel politika araçlarıdır. Bu programın kamu maliyesi üzerindeki etkisi, kamu iç borçlanmasını sınırlandırma, borçlanmanın vadesini uzatma ve faizleri aşağıya çekmeyi hedeflemesidir (Sönmez, 2003, 279-281). Bu çerçevede 2000 yılı konsolide bütçesi ödeneği 45 katrilyon TL olarak gerçekleşmiş, bu ödeneğin %21,2’si personele, %5,8’i yatırıma ayrılırken faiz ödemelerinin payı % 45,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler Tablo-1’den izlenebilir.

Parg. 12.                  “Kur çıpasına dayalı enflasyonu düşürme programı” düşük döviz kuru uygulaması, cari açığın büyük oranda artması ile ödemeler dengesinde yaşanan istikrarsızlık, kısa vadeli iç ve dış kaynak kullanımına bağlı olarak Kasım 2000 ve Şubat 2001 finansal krizlerine yol açmıştır. Krizin ardından kur çıpası terk edilerek dalgalı kura geçilmiş, ancak enflasyonu düşürme hedefine devam edilerek 14 Nisan ve 15 Mayıs 2001 tarihli iki aşamalı istikrar programı uygulamaya konmuştur. Mayıs 2001 tarihli “ Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” (GEGP) olarak adlandırılan enflasyonu düşürme programında temel amaç, borcun çevrilebilmesini sağlamak ve iç ve dış piyasalarda güven oluşturmak üzere faiz dışı bütçe dengesinde GSMH’ya oranla %6,5 düzeyinde bir fazla yaratmaktır. IMF programlarında faiz dışı fazla hedefi ulusal ve uluslar arası piyasalara güven sağlamanın başlıca göstergesi olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle 2001 sonrasında 2005 bütçesi de dahil olmak üzere konsolide bütçe büyüklükleri faiz dışı fazla hedefine göre belirlenmiştir. 2002 konsolide bütçesinde faiz ödemelerinin payı % 46,8 olarak gerçekleşirken, personel ödemeleri %19,4 ve yatırım harcamaları ise % 6,5 düzeyinde kalmıştır. Kısa vadeli ve yüksek faizli yapılan borçlanmayla birlikte iç borç stoku 2002 yılında 149.9 katrilyon TL ‘ye ulaşmıştır ( Yeldan , 2004 a ). Şubat 2001 krizinin en önemli etkisi IMF kredilerinin ve buna bağlı olarak dış borç stokunun artması yönünde olmuştur. Krizle artan dış borçlanma sonucunda 2003 sonunda konsolide bütçe dış borç stoku 56.8 milyar dolara ulaşmıştır. Borç stokundaki hızlı artışa bağlı olarak, 2003 yılı konsolide bütçesi borçların çevrilmesine ve faiz ödeme yükümlülüklerinin yerine getirilmesine dayalı olarak faiz dışı fazla hedefine göre düzenlenmiştir (Sönmez, 2003, 289-291). Bu çerçevede 2003 yılında konsolide bütçe içinde faiz ödemelerine ayrılan pay % 44,1 olarak gerçekleşmiştir. Personel harcamaları %21,3 ve yatırım harcamaları %5,6 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Parg. 13.                  2005-2007 yıllarını kapsayacak biçimde, IMF ile yapılan yeni stand-by anlaşmasında yer alan hedefler, daha önceki yıllarda olduğu gibi 2005 konsolide bütçe büyüklükleri üzerinde etkili olmuştur. Buna göre yeni-stand-by anlaşmasının makro ekonomik hedefleri, %5 düzeyinde ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi, enflasyon oranının % 4’e düşürülmesi olarak belirlenmiştir. Bunun yanı sıra Merkez Bankasının 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesi sistemine geçmesi, döviz kurunda ise dalgalı kur sistemine devam edilmesi program hedefleri içinde yer almaktadır. IMF yeni stand-by anlaşması ile ilgili olarak 10 milyar dolar kaynak sağlamayı, sosyal güvenlik sisteminde , bankacılık sektörü ve gelir idaresinde yapılacak yapısal düzenleme koşuluna bağlı olarak taahhüt etmektedir.(Yeldan, 2004, b).

Parg. 14.                  Belirlenen hedefler çerçevesinde 2005 konsolide bütçe ödeneği 155 milyar 472 milyon YTL olarak öngörülmüştür. Bu ödeneğin sosyal güvenlik primleri hariç personel ödemeleri için ayrılan payı yaklaşık olarak %21 düzeyindedir. Yatırım harcamalarının payı %6,5 ve faiz ödemelerinin payı % 36,3 olarak öngörülmüştür. Gelir dağılımında belli ölçülerde adaletsizliği giderici harcama kalemi olarak kabul edilen, sosyal güvenlik kurumlarını ve tarımsal destekleme ödemelerini kapsayan cari transfer harcamalarına ayrılan pay 2005 bütçesinde 32 milyar 495 milyon YTL olarak belirlenmiştir. Bütçe gelirleri toplamının 138 milyar 850 milyon YTL olması, vergi gelirlerinin ise 118 milyar 950 milyon YTL olması öngörülmektedir. 2005 yılı bütçe tasarısının incelenmesinden vergi gelirlerinde 2004 yılına göre %20 oranında bir artış beklendiği anlaşılmaktadır. Vergi gelirlerinin büyük bölümünün dolaylı vergilerden oluşması, 2005 yılında da vergi gelirleri içinde dolaylı vergi oranının %70 düzeyine ulaşmasına neden olmaktadır. Dolaylı vergilerin bu düzeyde yüksek oluşu vergi yükü dağılımında ve gelirin yeniden dağılımında büyük ölçüde adaletsizlik yaratmaktadır. 2005 bütçesinde bütçe açığı 29 milyar 137 milyon YTL olarak belirlenmiştir. 2004 bütçe açığı gerçekleşme tahmini ise 34 Milyar YTL olarak tahmin edilmiştir. Bu öngörülerden anlaşılmaktadır ki, 2005 bütçesinde bütçe açığının yaklaşık olarak %14 düzeyinde düşürülmesi öngörülmektedir. Bütçe açığının düşürülmesini sağlayacak en önemli varsayım, vergi gelirlerinde beklenen artışa ve faiz giderlerinin gerilemesine dayanmaktadır. Faiz giderlerinin 2004 yılına göre %3,4 düzeyinde gerileyeceği öngörüsünün gerçekleşmesi reel faizlerdeki gelişmelere bağlıdır. Reel faiz oranlarının enflasyon oranındaki düşüş ve döviz kurundaki ucuzlamaya rağmen 2004  yılında % 18 gibi yüksek bir düzeyde gerçekleşmesi, faiz giderlerinin düşme öngörüsünü zayıflatmaktadır. Bunun yanı sıra toplam vergi gelirlerinin % 70’inin dolaylı vergilerden oluştuğu bir vergi sisteminde vergi gelirleri artış oranının, milli gelirin büyüme oranın (hedeflenen büyüme yaklaşık olarak % 5)  çok fazla üzerine çıkamayacağı beklenmelidir. Bu nedenle 2005 konsolide bütçe hedeflerinin gerçekleşme olasılığı bu iki temel varsayıma bağlı olarak zayıflamaktadır.

Parg. 15.                  Sonuç

Parg. 16.                  2001 sonrası konsolide bütçe uygulamalarının değerlendirilmesinde, temel amacın faiz dışı fazla yaratmak olduğu anlaşılmaktadır.Bu hedefe dönük olarak hazırlanan 2005 bütçe büyüklükleri kamunun sosyal mal ve hizmet üretiminden vazgeçtiğini göstermektedir. Bunun yanı sıra 2005 konsolide bütçe öngörülerinin daha önceki yıllara ait konsolide bütçe uygulamalarından aslında çok farklı olmadığı ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile IMF ile yapılan stand-by anlaşmaları hedeflerine göre düzenlenen son yıllara ait konsolide bütçe uygulamaları, borç stokundaki artışa bağlı olarak iç ve dış piyasalarda güven sağlamanın temel göstergesi olarak kabul edilen faiz dışı fazla hedefine göre şekillenmektedir.

 

TABLO-1  KONSOLİDE BÜTÇE GİDERLERİ

(ANALİTİK BÜTÇE SINIFLANDIRMASINA GÖRE)

 

 

2000

2001

2002

2003

2004

 (Gerçekleşme Tahmini)

2005

 (Ödenek Teklif)

 

Milyon YTL

GSMH (%)

Milyon YTL

GSMH (%)

Milyon YTL

GSMH (%)

Milyon YTL

GSMH (%)

Milyon

YTL

 

GSMH (%)

Milyon YTL

 

GSMH (%)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KONSOLİDE BÜTÇE HARC.

45.296

36,1

77.959

44,2

110.577

40,2

132.822

37,2

142.617

33,6

155.472

32,3

Faiz Dışı Harcamalar

24.873

19,8

36.923

20,9

58.852

21,4

74.298

20,8

84.080

19,8

99.032

20,6

 I-Personel ve Sosyal Güvenlik Primleri

9.412

7,5

14.224

8,1

21.490

7,8

28.238

7,9

33.235

7,8

37.027

7,7

II-Mal ve Hizmet Alımları

4.299

3,4

6.367

3,6

9.940

3,6

11.053

3,1

12.183

2,9

14.367

3,0

      - Sağlık

761

0,6

1.329

0,8

2.197

0,8

2.668

0,7

2.914

0,7

3.465

0,7

      - Diğer Mal ve Hizmet  Alımları

3.538

2,8

5.038

2,9

7.743

2,8

8.368

2,4

9.269

2,2

10.902

2,3

III- Faiz Giderleri

20.423

16,3

41.036

23,3

51.725

18,8

58.524

16,4

58.537

13,8

56.440

11,7

       - İç Borç Faizi

18.792

15,0

37.485

21,2

46.802

17,0

52.717

14,8

51.952

12,2

48.220

10,0

       -  Dış Borç ve Diğer Faiz Ödemeleri

1.631

1,3

3.651

2,0

4.923

1,8

5.807

1,6

6.585

1,6

8.220

1,7

IV- Cari Transferler

7.289

5,8

10.017

5,7

17.918

6,5

25.001

7,0

28.091

6,6

32.495

6,8

      - S.G.K’na Transferler

3.321

2,6

5.112

2,9

11.205

4,1

15.922

4,5

19.420

4,6

22.026

4,6

      - Tarımsal Destekleme Ödemeleri

369

0,3

1.033

0,6

1.868

0,7

2.805

0,8

3.193

0,8

3.461

0,7

      - Diğer

3.610

2,9

3.873

2,2

4.845

1,8

6.274

1,8

5.478

1,3

7.009

1,5

V-  Sermaye Giderleri

2.609

2,1

4.274

2,4

7.201

2,6

7.464

2,1

6.854

1,6

10.144

2,1

VI- Sermaye Transferleri

19

0,0

32

0,0

93

0,0

101

0,0

406

0,1

1.088

0,2

VII-Borç Verme

1.126

0,9

1.694

1,0

1.672

0,6

2.167

0,6

2.093

0,5

2.805

0,6

       - KİT Sermaye

828

0,7

1.012

0,6

1.398

0,5

877

0,2

957

0,2

895

0,2

       - Diğer

298

0,2

682

0,4

274

0,1

1.290

0,4

1.136

0,3

1.910

0,4

VIII- Yedek Ödenekler *

119

0,1

314

0,2

539

0,2

273

0,1

1.218

0,3

1.106

0,2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak : Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor ve 2005 Bütçe Kanunu Tasarısı, www.maliye.gov.tr,

               Erişim Tarihi : 11-12-2004

 

 

TABLO 2- KAMU GELİRLERİ

 

 

2004

2005

Artış

Vergi Gelirleri

99,173

118.950

%20

Vergi Dışı Gelirler

13.666

16.836

%23

Sermaye Gelirleri

899

927

%3

Alınan Bağış ve Yardımlar

2

131

 

Katma Bütçe Gelirleri

800

2.005

%150

Genel Toplam

114.539

138.850

%21

Red ve iadeler (-)

10.430

12.515

%19

Net Bütçe Gelirleri

104.109

126.335

%21

Kaynak: Maliye Bakanlığı. 2005 bütçesi değerlendirmesi. www.maliye.gov.tr.

Erişim tarihi : 15-12-1005

 

 

 

TABLO-3 KONSOLİDE BÜTÇE BÜYÜKLÜKLERİ

(ANALİTİK BÜTÇE SINIFLANDIRMASINA GÖRE)

(MİLYON YTL)

 

2000

2001

2002

2003

2004

(G Tahmini)

2005 (Tahmin)

GELİR

32.031

48.922

70.487

92.618

108.630

126.335

GİDER

45.296

77.959

110.577

132.823

142.617

155.472

FAİZ GİDERLERİ

20.423

41.036

51.725

58.524

58.537

56.440

FAİZ HARİÇ GİDERLER

24.873

36.923

58.852

74.298

84.080

99.032

BÜTÇE AÇIĞI

-13.265

-29.036

-40.090

-40.204

-33.987

-29.137

FAİZ DIŞI FAZLA

7.158

12.000

11.635

18.320

24.550

27.303

Kaynak : Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor ve 2005 Bütçe Kanunu Tasarısı, www.maliye.gov.tr,

                 Erişim Tarihi : 11-12-2004

 

 

 

TABLO-4 KONSOLİDE BÜTÇE BÜYÜKLÜKLERİNİN GSMH İÇİNDEKİ PAYI(%)

                               (ANALİTİK BÜTÇE SINIFLANDIRMASINA GÖRE)                 

 

 

 

2000

2001

2002

2003

2004

(G Tahmini )

2005

(Tahmin)

GELİR

25,50

27,72

25,63

25,97

25,61

26,27

GİDER

36,06

44,17

40,20

37,24

33,63

32,33

FAİZ GİDERLERİ

16,26

23,25

18,81

16,41

13,80

11,73

FAİZ DIŞI GİDER

19,80

20,92

21,40

20,83

19,82

20,59

FAİZ DIŞI FAZLA

5,70

6,80

4,23

5,14

5,79

5,68

BÜTÇE AÇIĞI

10,56

16,45

14,58

11,27

8,01

6,06

GELİRLERİN GİDERLERİ KARŞILAMA ORANI

70,71

62,75

63,74

69,73

76,17

81,26

FAİZ/ BÜTÇE GELİRLERİ

63,76

83,88

73,38

63,19

53,89

44,67

Kaynak : Maliye Bakanlığı Yıllık Ekonomik Rapor ve 2005 Bütçe Kanunu Tasarısı, www.maliye.gov.tr,

                 Erişim Tarihi : 11-12-2004

 

 

 

KAYNAKLAR

 

Oyan.O,  Türkiye Ekonomisi: Nereden Nereye , İmaj Yayıncılık, 1998

 

Oyan.O, “Devletin Küçültülmesi Yaklaşımı, Bütçe ve Vergi” 1996’dan 1997’ye Değişimin Dinamikleri, Türk –İş 1997  Yıllığı, Türk-İş Araştırma Merkezi, cilt:1, 1997, Ankara,s:60-84

 

Sönmez.S, “ Neo-Liberal İktisat Politikaları : Kamu Maliyesinde Değişim ve Kriz”  Liberal Reformlar ve Devlet Sempozyumu Bildirileri, 18-19 Nisan 2003, KİGEM, 2004, Ankara, s:261-294

 

Sönmez.S, “Küreselleşme Söylemi ve Politikalarında Özelleştirmeye Verilen İşlev: İdeolojik, Ekonomik ve Mali Boyutlar” Dünyada ve Türkiye’de Kamu Girişimciliğinin Geçmişi Bugünü ve Geleceği Sempozyumu, TMMOB, 1997,s:95-1002

 

Sönmez. S , “Piyasa Ekonomisi ve Devlet Müdahalesi”  İşbitiren Ekonomi : Liberalizm, Devlet Müdahalesi ve 24 Ocak içinde, Bilim ve Sanat kitapları , İstanbul , 1986 , s:62-110

 

Yeldan.E , “ İç Borçlanma Dinamikleri” , Cumhuriyet Gazetesi, 1-12-2004. (a)

 

Yeldan.E , “ Yeni Stand-By : Bir IMF Masalı” , Erişim adresi www.bagimsizsosyalbilimciler.org , Erişim tarihi : Aralık, 2004 (b).

 

Yeldan, E., Türkiye Ekonomisinde Finansal Serbestleştirme ve İktisadi Artığın Dağıtım Süreçlerinde Devletin RolüSol Meclis Paneli, İstanbul, 2003, Erişim adresi: www.stradigma.com, Erişim tarihi : 12-04-2004

 

Yıldırım.E-R.Yıldırım , “ 1980 Sonrası Uygulanan Maliye Politikaları ve Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri” Türkiye’de 1980 Sonrası Mali Politikalar ,XVI. Türkiye Maliye Sempozyumu, 28-31 Mayıs 2001 Antalya, Celal Bayar Üniversitesi,İ.İ.B.F,Maliye Bölümü, 2001

 

 

 

 



[1] * Mersin Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü